CUMHURİYETİMİZİN 101. YILI KUTLU OLSUN!

İş insanı ve hak savunucusu Osman Kavala, Kavala, 18 Ekim 2017’de gözaltına alındı ve 15 gün gözaltında tutulduktan sonra 1 Kasım 2017’de “Gezi eylemlerinin yöneticisi olmak” ve “15 Temmuz darbe girişimine katılmak” suçlamalarıyla tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne konuldu. 25 Nisan 2022’de ‘hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs’ suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet cezası verilen Kavala, halen Silivri Cezaevi’nde tutuklu bulunuyor. 

Kavala, Türkiye’de sivil toplumun öncülerindendir. 1982’de atıldığı aktif iş hayatı sırasında hem kurduğu şirketler hem de kurucuları arasında olduğu sivil toplum örgütleri aracılığıyla Türkiye’de demokrasi, insan hakları ve çokkültürlülük alanında faaliyetlere ön ayak olmuştur. 1999 İstanbul Depremi’nin ardından önayak olduğu dayanışma faaliyetlerinden sonra, tamamen sivil toplum alanına yönelmiştir. Birçok sivil toplum kuruluşunun kuruculuğunu üstlenen Kavala, bu kuruluşlar vesilesiyle kültürel çeşitliliğin tanınmasını, kültür-sanat diyaloğunu geliştirmeyi, kültürel işbirliğini güçlendirmeyi ve kültürel mirası korumayı hedeflemiştir.

Sanat yoluyla insan hakları savunuculuğu yapan Kavala, ülkenin demokratikleşme ve sivilleşmesine hizmet etmesi amacıyla Türkiye’nin önde gelen yayınevlerinden İletişim Yayınları’nın 1983’teki kuruluşuna öncülük eden isimler arasında. Kâr amacı gütmeyen kültür kurumu Anadolu Kültür A.Ş.’yi 2002’de kurmuştur. Aynı yıl Diyarbakır’daki kültür sanat ortamının canlanmasına katkıda bulunmak maksadıyla Diyarbakır Sanat Merkezi’ni, 2004’te de Kars Sanat Merkezi’nin kuruculuğunu üstlenmiştir. Adıyla müsemma Kültürel Mirası Koruma Derneği ile İstanbul’daki önemli kültür sanat merkezi ve tartışma alanlarından DEPO’nun da kuruluşunda yer alıp, çalışmalarına destek vermiştir.

Kavala kurucusu olduğu Anadolu Kültür’ün Yönetim Kurulu Başkanlığı’nın yanı sıra Açık Toplum Vakfı, TESEV, TEMA Vakfı, Tarih Vakfı, Diyarbakır Siyasal ve Sosyal Araştırmalar Enstitüsü, Türkiye Sinema ve Audiovisuel Kültür Vakfı gibi pek çok sivil toplum örgütünde kurucu üye, yönetim kurulu üyesi veya danışma kurulu üyeliği yapmıştır.

Kavala, 18 Ekim 2017’de gözaltına alındı ve 15 gün gözaltında tutulduktan sonra 1 Kasım 2017’de “Gezi eylemlerinin yöneticisi olmak” ve “15 Temmuz darbe girişimine katılmak” suçlamalarıyla tutuklanarak Silivri Cezaevi’ne konuldu. Halen aynı cezaevinde tutuluyor.

Kavala hakkındaki soruşturma daha sonra genişleyerek yeni operasyonlara dönüştü. Bu kapsamda 2018 yılının Kasım ayında düzenlenen operasyonda, Yönetim Kurulu Başkanı olduğu Anadolu Kültür çalışanlarının da aralarında olduğu 13 akademisyen ve hak savunucusu gözaltına alındı. Gözaltına alınanlardan Yiğit Aksakoğlu tutuklanarak cezaevine gönderildi.

16 ay boyunca bir suçlama yöneltilmedi

Kavala’nın tutuklanmasına “Anayasal düzeni değiştirmeye teşebbüs” ve “Hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” iddiaları gerekçe gösterilse de 1 yıl 4 ay boyunca Kavala hakkındaki suçlamaları anlatan bir iddianame hazırlanmadı. Bu süre zarfında avukatlarının, “kişilerin adil yargılanma, belgelere ulaşma, masumiyet hakkını ihlal eden bir durum” diye niteleyerek, tahliye edilmesi istemiyle yaptıkları 20 başvurunun hepsi reddedildi.

AYM başkanından ret gerekçesine muhalefet

Bu süre zarfında Kavala, tutukluluğuna dair hak ihlali olduğu gerekçesiyle Aralık 2017’de Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi’ne 2017 yılının Aralık ayında yaptığı bireysel başvuru, 22 Mayıs 2019’da oy çokluğuyla reddedildi. Ret gerekçesinde iddianamede yer alan suçlamalar konusunda ısrar ediliyor, ancak Anayasa Mahkemesi’nin kararına Mahkeme’nin Başkanı Zühtü Arslan da karşı çıkıyordu. Karşı oy kullanan 5 üyeden biri olan Arslan iddianameyi “Kavala’nın Gezi’ye katılması ve desteklemesi tek başına suçlu olduğunu göstermez,” sözleriyle eleştirdi, “başvurucunun tutuklanması için gerekli kuvvetli belirtinin soruşturma makamlarınca gösterilemediğini,” vurguladı.

16 ayda tamamlanan iddianame

FETÖ/PDY üyeliğinden aranan savcı Muammer Akkaş’ın topladığı delillerin de yer aldığı soruşturma 2019 yılında tamamlandı. 4 Mart 2019 tarihinde İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi kendisine gönderilen iddianameyi kabul etti. 657 sayfadan oluşan bu iddianamede, aralarında 1 Kasım 2017’den beri tutuklu iş insanı Osman Kavala’nın ve Kasım 2018’de gözaltına alınan biri tutuklu dört kişinin de (Çiğdem Mater Utku, Ali Hakan Altınay, Yiğit Aksakoğlu, Yiğit Ali Ekmekçi) yer aldığı 16 kişi, “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs” ile suçlandı ve ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmaları istendi. İddianamenin “Davacı Mağdurlar” kısmında Gezi protestoları döneminde başbakanlık görevini yürüten Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte kabine üyesi 27 ismin yanı sıra 746 kişi yer alıyordu.

19 Şubat 2019 tarihli 657 sayfalık iddianamede Kavala’nın 2013 yılında yaşanan Gezi eylemlerini finanse edip, örgütlediği ve bu suretle hükümeti devirmeye teşebbüs ettiği öne sürüldü. İddianamede, Kavala’nın, telefon konuşmalarında Gezi’ye masa, sandalye götürülmesi gerektiği yönündeki sözleri, yaptığı birkaç yurtdışı seyahati de iddiaların kanıtı olarak gösterildi. Kavala dahil iddianamedeki 16 ismin Gezi eylemlerine 2011’den itibaren hazırlık yaptığı ve “tepe yönetim” olduğu iddia edildi.

AİHM’den hak ihlali kararı

Benzer bir başvuru Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) de yapıldı. 7 Haziran 2018’deki bu başvuru Ağustos ayında kabul edildi. AİHM, 19 Eylül 2018’de Kavala’nın dava başvurusu hakkında hükümetten savunma istedi. 10 Ocak 2019’da Avrupa Konseyi de Kavala’nın AİHM’deki davasına müdahil olduğunu duyurdu. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, AİHM’e ancak 5 ay sonra 13 Mart 2019’da cevap verdi; yani Kavala hakkında 16 ay sonra hazırlanabilen iddianameden sadece birkaç hafta sonra…

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), 10 Aralık 2019‘da, Osman Kavala’nın makul şüphe olmadan siyasi sebeplerle tutuklanması ve Anayasa Mahkemesi’nin başvuruyu makul bir sürede incelememesi nedeniyle Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ihlal edildiğine karar verdi.

Mahkeme, Türkiye’nin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 5. maddesinin 1. ve 4. fıkraları ile 18. maddenin ihlal edildiğine karar vererek Kavala’nın derhal serbest bırakılmasına hükmetti. Kararda, tutukluluğun hak ihlali olduğu belirtildi.

Davanın 24-25 Haziran 2019 tarihlerinde Silivri’de görülen ilk duruşmasında Yiğit Aksakoğlu tahliye edildi, ancak Kavala’nın tutukluluğunun devamına karar verildi.

Davanın 24 Aralık 2019 tarihindeki duruşmasında, AİHM kararına rağmen mahkeme Osman Kavala’yı tahliye etmedi. Bir sonraki duruşma 28 Ocak 2020‘de yapıldı. Beşinci duruşmada avukatların reddi hakim talepleri reddedildi. Avukatlar salonu terk ederken izleyiciler dışarı çıkarıldı. Mahkeme AİHM kararına rağmen Osman Kavala’yı tahliye etmedi ve mahkeme 18 Şubat 2020‘ye ertelendi.

Savcı, 6 Şubat 2020‘de açıkladığı mütalaasında, Osman Kavala’nın, Yiğit Aksakoğlu ve Mücella Yapıcı’yla birlikte TCK’nin 312. maddesinde düzenlenen “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs ” suçundan cezalandırılmasını istedi.

Davanın 6. duruşması 18 Şubat 2020′de Silivri’de, İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Osman Kavala ve diğer tüm sanıklar hakkında beraat ve Kavala hakkında tahliye kararı verildi. Ancak Kavala tahliye edilmeden başka bir soruşturma nedeniyle yeniden tutuklandı.

Beraat kararından sonra cezaevinde gözaltına alındı

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, aynı gün Silivri’de yeniden gözaltına alınan Kavala’yı, tutuklanması istemiyle mahkemeye sevk etti. Nöbetçi Sulh Ceza Hakimliği, 15 Temmuz soruşturması kapsamında  “Türkiye Cumhuriyeti devletinin anayasal düzenini cebir, şiddet kullanarak değiştirmeye teşebbüs etme” suçundan, “suçun ağırlığı ve Gezi davasından beraat etmesi nedeniyle kaçma tehlikesi olduğu” gerekçesiyle 19 Şubat 2020‘de Kavala’nın tutuklanmasına karar verdi. Başsavcılık Osman Kavala’nın 15 Temmuz darbe girişiminin karar sürecine katıldığını iddia ediyor.

Osman Kavala mahkemedeki ifadesinde iki yıl dört aydır hukuksuz bir şekilde tutuklu olduğunu belirterek, beraat kararı sonrasında hakkında çıkarılan gözaltı kararıyla hak ihlalinin sürdüğünü belirtti. 15 Temmuz darbe girişimine destek olduğu iddiasının asılsız olduğunu söyledi.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Kavala hakkında açıkladığı ‘özgürlük’ kararına Türkiye’nin yaptığı itirazı 12 Mayıs 2020‘de reddetti. Kararın ardından Osman Kavala’nın avukatları, müvekkillerinin, AİHM’in ihlal saydığı kararındakiyle aynı gerekçelerle tutuklu bulunduğunu ifade ederek serbest bırakılması için başvuru yaptı.

İkinci iddianame

Anayasa Mahkemesi, Kavala’nın bireysel başvurusunu 29 Eylül 2020‘de karara bağlayacaktı, ancak aynı gün erteleme kararı verdi. Kararın açıklanmasından saatler sonra Osman Kavala hakkındaki ikinci iddianamenin mahkemeye gönderildiği duyuruldu.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, yeni iddianamede Kavala hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 309. maddesinde düzenlenen “anayasal düzeni ortadan kaldırmak” suç maddesinden dolayı ağırlaştırılmış müebbet, aynı kanunun 328. maddesinde düzenlenen “casusluk” suçlaması nedeniyle 20 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep edildi. Davanın ilk duruşması 18 Aralık 2020, Çağlayan’daki İstanbul İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Kavala, duruşmaya, Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi’yle (SEGBİS) bağlandı. Duruşmada mahkeme başkanı iddianameyi okuduktan sonra Kavala savunmasını yaptı.

Savunmasında, “Bu iddianamedeki suçlamaların hiçbiri, olgusal temele, delile, somut bir eylemin incelenmesine dayandırılmamıştır. Bunlar, dünya görüşüme, etik değerlerime ve sorumlu olduğum sivil toplum kuruluşlarının yürüttüğü faaliyetlerin amaçlarına taban tabana zıt iddialardır. Somut delillerin yokluğunda, iddialar birbirlerinin gerekçesi haline getirilmiş, suçlamalar iç içe geçirilerek suçlu olduğuma dair algı yaratılmasına gayret edilmiştir.” dedi.

AYM’den ret kararı

Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, Osman Kavala’nın bireysel başvurusunu 29 Aralık 2020‘de ele aldı ve Anayasa’nın 19. maddesinde güvence altına alınan kişi hürriyeti ve güvenliği hakkının ihlal edilmediğine karar verdi.

Beraat kararı kaldırıldı

22 Ocak 2021‘de, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi, Gezi Davası’nda verilen beraat kararlarını kaldırdı. Daire, dava dosyasının yeniden incelenmek ve hüküm kurulmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine hükmetti. Eksik delillerin sağlanması ile yargılamanın devamına karar verildi.

İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi, 5 Şubat 2021‘deki duruşmada “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” ve “siyasal ve askeri casusluk” suçlamalarıyla açılan davanın Gezi davasıyla birleştirilmesine karar verdi.

Dosyaların birleştirilmesi sonrası 16 sanığın yargılandığı davanın yeniden görülmesine 21 Mayıs 2021‘de başlandı. Duruşmaya SEGBİS aracılığıyla katılan Kavala, mahkemeye sunduğu beyanında iddianamedeki delillerin keyfiliği ve muğlaklığını hatırlatarak Almanya’nın Nazi dönemindeki uygulamalardan örnekler verdi. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde Osman Kavala’nın tutukluluğunun devamına oy çokluğuyla karar verilirken mahkeme başkanı devam kararına muhalif kaldı.

Çarşı ve Gezi davaları birleşti

35 kişinin Aralık 2015’te beraat ettiği Çarşı davasının kararı 28 Nisan 2021’de bozuldu. Kararı bozan Yargıtay, dosyanın Gezi Parkı davasıyla birleşmesine hükmetti. 30. Ağır Ceza Mahkemesi hakimi Mahmut Başbuğ, söz konusu hükümle ilgili 15 Haziran 2021’de Çarşı davasının görüleceği İstanbul 13’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’ne yazarak dosyaların birleştirilmesini önerdi. Ardından 28 Temmuz 2021’de bu mahkemeye geçici olarak atanan Başbuğ, kendi talebini yerinde bularak birleştirmeye onay verdi. Böylece hem talepte bulunan, hem de kararı veren hakimin hükmü ile dosyalar birleşti.

Birleştirme kararının ardından, Kavala’nın 6 Ağustos’ta görülmesi planlanan duruşması iptal edildi ve yeni duruşma tarihi olarak 8 Ekim 2021 verildi. 8 Ekim’deki duruşmada, Kavala’nın avukatı Köksal Bayraktar dosyaların ayrılmasını ve müvekkilinin tahliyesini istedi. SEGBİS’le bağlanan Osman Kavala savunmasında “Benimle ilgili suçlamaların çarpıcı yanı, sadece herhangi bir delile dayanmıyor olmaları değildir. Bunlar mantık sınırlarını aşan komplo teorilerine dayandırılan fantastik nitelikte iddialardır. Sudan bahanelerle tutukluluğumun sürdürülmesi yargısız infazdır, algı yaratma çabasıdır, AİHM’in kararının etrafından dolanma girişimidir. Umarım, davaların birleştirilmesi, Türk yargısının karşı karşıya olduğu tehditlerin daha iyi anlaşılmasına vesile olur. Umarım ülkemizde bir daha böyle bir iddianame hazırlanmaz, böyle şey bir daha yaşanmaz” dedi.

Savcı ise mütalaasında, Kavala’nın suçun vasıf ve mahiyeti nedeniyle tutukluluk halinin devamına karar verilmesini talep etti. Mahkeme heyeti, Kavala’nın ‘kuvvetli suç şüphesi ve somut delillerin olduğu’ gerekçesiyle tutukluluğuna devam kararı verdi.

26 Kasım 2021‘deki ikinci duruşmada da karar değişmedi. Savcı, Kavala’nın tutukluluğunun devamını talep etti. Mahkeme de oy çokluğuyla bu talebi kabul etti.

Birleştirilmiş davanın beşinci duruşması 21 Şubat 2022’de yapıldı. Mahkeme, Kavala’nın tutukluluk halinin devamına, dosyalarına ayrılmasına karar verdi. Bir sonraki duruşmanın 21 Mart 2022‘de görülmesine karar verildi.

Duruşma savcısı mütalaasını açıkladı

4 Mart 2022‘de mütalaasını açıklayan duruşma savcısı, tutuklu yargılanan Osman Kavala ile tutuksuz sanık Mücella Yapıcı’nın, “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlaması ile ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasını talep etti. Diğer sanıklar Çiğdem Mater Utku, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekçi’nin ise “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım etme” suçlaması ile 15 yıldan 20’şer yıla kadar hapisle cezalandırılmasını istedi.

Başından itibaren tüm süreç boyunca Osman Kavala iktidara yakın medya ve iktidarın en yetkili ağızları tarafından hedef gösterildi. Rusya’nın Ukrayna’yı 24 Şubat 2022’de başlayan işgaliyle dahi ilişkilendirildi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 14 Mart 2022’de Sabah gazetesi yazarı Mahmut Övür’e verdiği beyanda, “Bizdeki Sorosçular Kavala’nın peşine takılanlar. Kim Kavala’nın hukuk iğfal edilerek serbest bırakılmasını istiyorsa, Ukrayna’daki ve Suriye’deki çocukların katili de odur” dedi.

21 Mart 2022‘deki altıncı duruşmaya katılım oldukça yoğundu. Son üç duruşmaya katılmayan Kavala da Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) aracılığıyla duruşmaya katıldı. Esas hakkındaki mütalaaya karşı beyanda bulunmaları için sanıklara ve avukatlarına son kez süre verilmesine karar veren heyet, soruşturmanın derinleştirilmesine yönelik taleplerinin dosyaya bir katkı sağlamayacağı gerekçesiyle reddine hükmetti. Mahkeme, Kavala’nın tutukluluk halinin de devamına karar verdi.

Ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkûm edildi

Davanın karar duruşması 22 ve 25 Nisan 2022 tarihlerinde yapıldı. Karar öncesi hakimlerden Murat Bircan’ın 2018’deki genel seçimde AKP’den milletvekili aday adayı olduğunun ortaya çıkmasına rağmen avukatların hakimin çekilmesi talebi kabul edilmedi. Mahkeme heyeti Kavala’ya ‘hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs’ suçlamasıyla ağırlaştırılmış müebbet cezası verdi.

AİHM, 11 Temmuz 2022‘de, Osman Kavala davasında Türkiye’nin “AİHM kararlarına ilişkin yükümlülüklerini yerine getirmediği” gerekçesiyle AİHS’nin 46/1’inci maddesini ihlal ettiği hükmüne vardı. Kavala’ya 7 bin 500 Euro mahkeme masrafı ödenmesi kararlaştırıldı. 

İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi, 28 Aralık 2022‘de Kavala’ya verilen müebbet hapis cezası kararını yerinde bulduğunu açıklayarak onadı.

23 Nisan 2023 itibariyle 2 bin gündür tutuklu bulunan Kavala, bir mesaj yayımladı ve 14 Mayıs 2023’te gerçekleşecek Cumhurbaşkanlığı seçimine vurgu yaparak 14 Mayıs’tan sonra yargıda ve tüm kamu kurumlarında hukuk ilkelerine, insan haysiyetine ve insan haklarına saygı gösteren bir anlayışın hakim hale geleceğini ümit ediyorum” dedi.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi adına büyükelçiler seviyesinde toplanan Delegeler Komitesi, 5-7 Haziran 2023′te, AİHM hükümlerine üye ülkelerin uymasını denetlemek adına yaptığı toplantılarla ilgili aldığı kararlar konusunda bir açıklama yaptı. Açıklamada, Osman Kavala’nın eylül ayına kadar serbest bırakılmaması halinde Türkiye için üyelikten ihraç da dahil olmak üzere bütün seçenekleri gözden geçireceği uyarısında bulunuldu.

Yargıtay hükmü onadı

Temmuz 2023’te, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Gezi Davası’na ilişkin dört bölümden oluşan tebliğnameyi Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderdi.

Tebliğnamede, sekiz sanığın yargılandığı Gezi Parkı davasında Mücella Yapıcı haricindeki sanıklar hakkındaki mahkûmiyet hükümlerinin onanması istendi. Kavala tebliğname ile ilgili 11 Temmuz‘da yazılı bir basın açıklaması yaparak, “Yargıtay Başsavcılığı’nın hazırlamış olduğu tebliğname daha vahim iftiralar içermektedir, hukuk ilkeleri daha açık bir biçimde çiğnenmiştir. Savcılığa göre, suç işlendiğine dair delil yokluğunda dahi, mahkeme, kişinin suç işleme niyeti taşıdığına kanaat getirip mahkumiyet kararı verebilir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) ilke ve kararlarına da tamamen aykırı olan, ceza hukukunda niyet okuma anlayışının, Yargıtay düzeyinde ifade bulması ülkemiz için tehlikeli bir gelişmedir” dedi. 

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 17 isme verilen hükümlere ilişkin yapılan itirazı 28 Eylül 2023 tarihinde karara bağladı. 3. Ceza Dairesi, ‘Türkiye Cumhuriyeti hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs’ suçundan Osman Kavala’ya verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını onadı

Avrupa Konseyi’nin 2023 Vaclav Havel İnsan Hakları Ödülü, 9 Ekim 2023’te Osman Kavala’ya verildi.

İkinci kez AİHM başvurusu

Osman Kavala Nisan 2024’te ikinci kez AİHM’e başvurdu. AİHM başvuruyu öncelikli olarak incelemeye karar verdi.

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, 11 Nisan 2024’te üye ülkelerin AİHM kararlarına yönelik tutumlarına ilişkin yıllık raporunu yayımladı. Raporda, Türkiye’nin Kavala’ya yönelik tahliye kararını uygulamayarak, Avrupa İnsan Hakları Sözleşme sistemine yönelik belirgin bir zorluk yarattığı uyarısında bulunuldu.

Exit mobile version