30 Mart 1972’de gerçekleşen ve Mahir Çayan ile dokuz yoldaşının katledildiği Kızıldere Katliamı’nın üstünden 53 yıl geçti. Bugün ülkenin dört bir yanında anılacak olan Mahirlerden bugüne fedakârlık, dayanışma, inanç, mücadele gibi insanı insan yapan değerler kaldı.
Bugün Türkiye devrimci mücadele tarihinin en önemli kırılmalarından Kızıldere Katliamı’nın 53’üncü yıldönümü. 68 Kuşağı devrimci önderlerinin, Mahir Çayan ve dokuz yoldaşının bu katliamda katledilmesinin üzerinden 53 yıl geçti. Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ın idamını engellemek isteyen devrimci gençler 30 Mart 1972’de katledilmişti. Katledilen devrimciler bugün anılacak.
Kızıldere Katliamı olarak tarihe geçen bu katliam, Türkiye solunda dayanışmanın önemini ve gücünü gösteren en önemli kırılmalardandı.
Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu (THKO) önderleri Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan hakkında idam cezası verilmesinin ardından ülke genelinde birçok kampanya düzenlenmiş ve bu kararın geri çekilmesi istenmişti.
Buna rağmen hem darbeciler hem de Meclis’te bulunan parlamenterler bu konuda geri adım atmamış ve üç devrimcinin idamı onaylanmıştı. THKP-C’li ve THKO’lu devrimciler bu idamları engellemek için ortak eylem kararı almıştı. Mahir Çayan, Hüdai Arıkan, Cihan Alptekin, Nihat Yılmaz, Ertan Saruhan, Ahmet Atasoy, Sinan Kazım Özüdoğru, Sabahattin Kurt, Ömer Ayna, Saffet Alp ve Ertuğrul Kürkçü 26 Mart 1972 günü Ünye Radar Üssü’nde çalışan üç teknisyeni kaçırıp Tokat’ın Niksar ilçesi Kızıldere köyünde muhtar Emrullah Arslan’ın evinde saklandı. Devrimciler idam kararının infaz edilmemesini isteyen bir bildiri de hazırlamıştı. 30 Mart 1972 günü ise Mahir Çayan ve 9 arkadaşı, Kızıldere’de üç İngiliz görevliyi rehin tuttukları evde kuşatıldı.
Öğleden sonra saat 14.00’te Mahir Çayan evin çatısında görüşmeleri sürdürürken bir keskin nişancı tarafından katledildi. Ardından ev, ağır makineli silahların da yer aldığı çatışmada tarandı. Mahir Çayan, Hüdai Arıkan, Cihan Alptekin, Nihat Yılmaz, Ertan Saruhan, Ahmet Atasoy, Sinan Kazım Özüdoğru, Sabahattin Kurt, Ömer Ayna ve Saffet Alp, Kızıldere’de devrimci kararlılık ve dayanışmanın tarihe geçen bir örneğini göstererek yaşamlarını yitirdi. Katliamdan sadece Ertuğrul Kürkçü sağ olarak kurtulabildi.
KIZILDERE’DEN KALAN MİRAS
Kızıldere Katliamı’nda devrimci hareketin önder kadrosu toptan yok edilmişti. Bu durum sonraki birkaç yıl devrimci hareket üstünde olumsuz etkiler bıraktı. Ancak Kızıldere’nin mirası sonraki yıllarda devrimci hareketin yeniden yükselmesinde önemli bir rol oynadı.
Kızıldere’nin değerleri kendinden sonraki döneme damga vuran devrimci bir ruhun taşıyıcısı oldu. Bu değerler 12 Mart sonrasında devrimci mücadeleyle tanışan binlerce genci derinden etkiledi. Kendilerini 78’liler olarak tanımlayan genç bir kuşağın da “kutup yıldızları” başta Mahir Çayan olmak üzere 68 devrimcileri oldu.
Her 30 Mart hem bir anma hem de bir mücadele günü olarak yaşandı. Her ne kadar 90’lardan itibaren ülke solu içinde estirilen liberal rüzgâr bu duyguya zarar verse de bugün hâlâ Kızıldere’nin bıraktığı miras güncelliğini koruyor. Çayan ve yoldaşlarının bıraktığı antiemperyalizm ve yurtseverlik mirası da bugün tüm liberal saldırılara rağmen solun en önemli değerleri olmayı sürdürüyor.
Üzerinden 53 yıl geçmesine rağmen o günlerden şimdiye fedakârlık, dayanışma, inanç, mücadele gibi insanı insan yapan değerler kaldı. Nerede mücadele varsa başka biçimler altında günümüze ulaştı. Cumartesi Anneleri’nden işçi direnişlerine, öğrenci mücadelelerinden kadın dayanışmalarına, oradan Gezi Direnişi’ne ve bugün gençliğin mücadelesine damgasını vurdu. Kızıldere’nin öğrettiği değerler yaşamaya devam ediyor.
*********************

Erol Çankaya
İŞTE YAŞIYOR ONLAR
Her şey birikir toprağında Türkiye
Her şey birikir, ölümse hiç unutulmadan
-Bildiğin, harlı bir yüz, dipdiri gözler
Rüzgarlarla konuşur, uzandığı kırlardan.
Biraz sakalı gelmiş, yorgunca biraz
Bırakmaz ve tartışır seninle hâlâ
En diri soluğunu bir slogana katar
Gene seninledir grev çadırlarında
Geceleyin yazıya çıkar senin ellerinle
Kan taşır en umutsuz vakitlere
Unutulmaz o ölüm, büyür toprağında.
Elbet acılar birikiyor umutlarla iç içe
Ve düşün ki kardeşim kara bir duman eser
-Bildiğin harlı bir yüz, dipdiri gözler-
Hangi yangın bastırabilir o zaman
Hangi yangın örtebilir tenindeki yangını?
Türkiyem, karanlığın seyrelirken gün günden
Bir işçi vurulurken halklar bıçaklanıyor
Kardeşim dediğim biri düşüyor toprağına,
Ama inançlar elden ele geçiyor gene
Dalgalanıp dururken kalabalıklar
Adlar var kıyı semtlerin duvarlarında
Aşklar var ki dört bir yana yayılmış
Türkülenip ad olmuş çocuklara
O umutlar ki şimdi okul sıralarında
Madem korku salıyor bazılarına bunlar,
Elbet ışıyacak yaşamak önümüzde
Dağılan fabrikalar, boşalan maden ocakları,
En güzel gülüşleriyle okullarda çocuklar.
Elbet zorludur ama inançlar paslanmasın
Çatlamayı bekleyen tohum olsun şu günler
O zaman ölüm bile uç verir toprağından
Yarayı kanırtan bıçak bağlıyorken bu yurda
Bizi yaşar kılan şimdi, arındıran yılgıdan
Harfler heceleyen çocuklar boyun eğmeyen halk
Ölülerimiz toprağında, bağrında oğulların
Türkiyem, duyuyorsun:
İşte yaşıyor onlar!
Türkiye Yazıları Dergisi, S.36, Mart 1980.