Can Atalay, Türkiye’nin son 20 yılında nerede mağduriyet varsa oradaydı. Soma’da ölen madencilerin yakınlarının, Hendek’teki patlamada yaşamını yitirenlerin yakınlarının, Çorlu tren katliamında ölenlerin yakınlarının, Aladağ’daki tarikat yurdunda yanan çocukların yakınlarının avukatlığını üstlendi. Validebağ Korusu’nun talan edilmesine, Emek Sineması’nın yıkılmasına karşı kurulan dayanışma ağları içinde yer aldı. Gezi Parkı’na AVM yapılması girişimine karşı kurulan Taksim Dayanışması’nın avukatlığını üstlendi. Bu nedenle gözaltına alındı, yargılandığı iki davadan da beraat etti, üçüncü yargılamada 18 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Atalay, 14 Mayıs 2023 genel seçimlerinde Hatay’dan milletvekili seçildi. Yargıtay ve mahkeme kararıyla tahliye edilmeyen Atalay, Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. AYM’nin hak ihlali kararına rağmen tahliye edilmeyen Atalay, Nisan 2022’den bu yana cezaevinde bulunuyor.
Can Atalay, öğrencilik yıllarından bu yana sosyalist kimliğiyle tanınıyor. Avukatlığının ilk yıllarında emek mücadelesine destek verdi. Yönetim kurulu üyesi olduğu Sosyal Haklar Derneği ile birlikte birçok toplumsal sorunda hak savunuculuğu yaptı. Cumhuriyet Gazetesi davası başta olmak üzere gazeteci davalarında da görev aldı.
11’i çocuk 12 kişinin yaşamını yitirdiği Aladağ’daki tarikat yurdu yangını davasında, 301 madencinin canı verdiği Soma maden faciası davasında, yedisi çocuk 25 kişinin hayatını kaybettiği Çorlu tren kazası davasında, yedi kişinin ölümüne ve 127 kişinin yaralanmasına sebep olan Hendek havai fişek fabrikası davasında kurbanlar için adalet arayışını sürdürdü.
Kent hakkının savunulması kapsamında, Emek Sineması’nın yıkılmasına karşı yürütülen kampanyanın örgütleyicilerindendi. Validebağ Korusu’nu korumaya çalışırken 23 Ekim 2014’te dört kişiyle birlikte darp edilerek gözaltına alındı. Aynı gün akşam saatlerinde serbest bırakıldıktan sonra, korunun içerisinde hem zabıta hem polis şiddetine maruz kaldıklarını, araçta tekrar dövüldüklerini, tehdit edildiklerini açıkladı. Gezi Parkı’na AVM yapılması girişimine karşı kurulan Taksim Dayanışması’nın da avukatlığını yürütüyordu. Gözaltına alınarak Gezi Davası’nda yargılanmasının nedeni de bu oldu.
İkinci “Gezi Davası” iddianamesine giden süreç 1 Kasım 2017’de iş insanı Osman Kavala’nın tutuklanması ve 16 Kasım 2018’de 13 hak savunucusu ve akademisyenin evlerine yapılan baskınla gözaltına alınmasıyla başladı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün basınla paylaştığı bilgi notuna göre İstanbul, Adana, Antalya ve Muğla illerinde 20 kişi hakkında çıkartılan gözaltı kararının nedeni, bu kişilerin bir yılı aşkın süredir iddianame düzenlenmeksizin Silivri Cezaevi’nde tutulan ve “Gezi eylemlerini organize ve finanse ettiği” iddia edilen iş insanı Osman Kavala ile birlikte hiyerarşik bir düzen içinde hareket etmeleriydi. Savcılığın suçladığı kişiler arasında Can Atalay da vardı.
Firari savcının delilleriyle iddianame hazırlandı
FETÖ/PDY üyeliğinden aranan savcı Muammer Akkaş’ın topladığı delillerin de yer aldığı Gezi Davası soruşturması 2019 yılında tamamlandı. 19 Şubat 2019 tarihinde İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Gezi Parkı protestolarına ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında iddianamenin tamamlanarak İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi’ne iletildiğini açıkladı. 4 Mart 2019 tarihinde İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi kendisine gönderilen iddianameyi kabul etti. 657 sayfadan oluşan bu iddianamede, 1 Kasım 2017’den beri tutuklu iş insanı Osman Kavala, Mücella Yapıcı, Can Atalay ve Tayfun Kahraman ve Kasım 2018’deki operasyonla soruşturmaya dahil edilen toplam 16 kişi şüpheli olarak yer alıyordu. Savcılık, iddianamedeki şüphelilere “Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs” suçlamasını yöneltmiş, ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmalarını istemişti. İddianamenin “Davacı Mağdurlar” kısmında Gezi protestoları döneminde başbakanlık görevini yürüten Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte kabine üyesi 27 ismin yanı sıra 746 kişi yer alıyordu.
Duruşma savcısı cezalandırma istedi
Savcı 6 Şubat 2020’de açıkladığı mütalaasında;
- Haklarında yakalama kararı bulunan Ayşe Pınar Alabora, Can Dündar, Gökçe Yılmaz, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu, Memet Ali Alabora ve İnanç Ekmekçi hakkındaki kovuşturmanın dosyadan tefrik edilerek haklarındaki yakalama kararının infazının beklenmesini,
- Osman Kavala, Yiğit Aksakoğlu ve Mücella Yapıcı’nın TCK’nin 312. maddesinde düzenlenen “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs” suçundan cezalandırılmasını,
- Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekçi’nin ise TCK’nin 312. maddesinde düzenlenen “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükûmetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs” suçunu TCK’nin 39. maddesi uyarınca yardım eden sıfatıyla işlemekten cezalandırılmasını istedi.
Mahkeme beraat verdi, istinaf mahkemesi bozdu
Davanın 18 Şubat 2020’deki 6. duruşmasında Osman Kavala ve diğer 8 sanık hakkında beraat kararı verildi.
22 Ocak 2021’de İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Ceza Dairesi, Gezi Davası’nda verilen beraat kararlarını kaldırdı. Daire, dava dosyasının yeniden incelenmek ve hüküm kurulmak üzere ilk derece mahkemesine gönderilmesine hükmetti. Eksik delillerin sağlanması ile yargılamanın devamına karar verildi. Kavala’yı yargılayan İstanbul 36. Ağır Ceza Mahkemesi, 5 Şubat 2021’deki duruşmada “anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs” ve “siyasal ve askeri casusluk” suçlamalarıyla açılan davanın Gezi davasıyla birleştirilmesine karar verdi.
28 Nisan 2021‘de bir başka birleştirme kararı geldi. İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi, Gezi davasında ‘hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs’ iddiasıyla yargılanan ve ‘yurtdışında oldukları için’ dosyası ayrılan Can Dündar, Memet Ali Alabora, Ayşe Pınar Alabora, Gökçe Tüylüoğlu, Handan Meltem Arıkan, Hanzade Hikmet Germiyanoğlu ve İnanç Ekmekçi’nin ayrılan dosyalarının Osman Kavala’nın da yargılandığı ana dava dosyasıyla yeniden birleştirilmesine hükmetti.
Çarşı davası Gezi davasıyla birleşti
28 Temmuz 2021‘de, Yargıtay 16. Ceza Dairesi tarafından beraat kararlarını bozmasının ardından Beşiktaş’ın taraftar grubu Çarşı üyelerinin de aralarında bulunduğu 35 sanığın, Gezi eylemleri nedeniyle yargılandığı davanın, Gezi Parkı ana davasıyla birleştirilmesine onay verildi. Yargıtay, her iki davanın birleştirilmesini istemişti.
Birleştirilmiş dosyaların 8 Ekim’deki duruşmasında, Kavala’nın avukatı Köksal Bayraktar dosyaların yeniden ayrılmasını ve müvekkilinin tahliyesini istedi. Savcı ise mütalaasında, Kavala’nın suçun vasıf ve mahiyeti nedeniyle tutukluluk halinin devamına karar verilmesini talep etti. Mahkeme heyeti, Kavala’nın ‘kuvvetli suç şüphesi ve somut delillerin olduğu’ gerekçesiyle tutukluluğuna devam kararı verdi.
Duruşma savcısı mütalaasını açıkladı
4 Mart 2022‘de mütalaasını açıklayan duruşma savcısı, tutuklu yargılanan Osman Kavala ile tutuksuz sanık Mücella Yapıcı’nın, “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçlaması ile ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasını talep etti. Diğer sanıklar Çiğdem Mater Utku, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekçi’nin ise “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ortadan kaldırmaya teşebbüse yardım etme” suçlaması ile 15 yıldan 20’şer yıla kadar hapisle cezalandırılmasını istedi.
18 yıl hapse mahkum edildi ve tutuklandı
Üçüncü Gezi Davası’nın karar duruşması 22 ve 25 Nisan 2022‘de yapıldı.
O tarihte 1637 gündür tutuklu olan Osman Kavala’nın hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs (TCK 312) suçlamasından, takdir indirimi olmaksızın ağırlaştırılmış müebbet cezasına çarptırılmasına, Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Ali Hakan Altınay, Mine Özerden, Tayfun Kahraman, Can Atalay ve Yiğit Ali Emekçi’nin hükümeti ortaya kaldırmaya teşebbüse yardım etmekten 18’er yıl hapis cezasına çarptırılmalarına ve tutuklamalarına karar verildi. Yapıcı, Mater, Altınay, Özerden, Kahraman ve Atalay o gün tutuklandı.
Can Atalay tüm yargılama boyunca Gezi Direnişini savundu, inatla asıl suçlunun Gezi’de şiddet uygulayan güvenlik güçleri ve onlara emir veren yöneticiler olduğunu söyledi. Hatta eylemler sırasında, 1 Haziran 2013’te polisin attığı gaz fişeğiyle vurulması üzerine suç duyurusunda bulundu. Ancak şikayeti zamanaşımı nedeniyle tutuklandıktan bir gün sonra düştü.
İstinaf mahkemesi kararı onadıktan sonra milletvekili seçildi
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3’ncü Ceza Dairesi, 28 Aralık 2022′de Atalay’a verilen 18 yıl hapis cezası kararını yerinde bulduğunu açıklayarak onadı.
14 Mayıs 2023 genel seçimlerinde Türkiye İşçi Partisi’nden milletvekili adayı gösterilen Can Atalay, yüzde 8,7 oyla Hatay vekili olarak Meclis’e girmeye hak kazandı.
Yargıtay Başsavcılığı: “Yasama dokunulmazlığı kapsamı dışında”
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Temmuz 2023’te Gezi tutukluları hakkındaki mahkumiyet hükümlerinin onanmasını istedi. Başsavcılık, davaya ilişkin tebliğnamesini Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderdi. Can Atalay’ın milletvekili olmasına değinilen tebliğnamede, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne karşı suçların yasama dokunulmazlığı kapsamı dışında olduğu savunularak durma kararı verilmemesi gerektiği iddia edildi.
Yargıtay kararı onadı
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 17 kişi hakkında verilen hükümlere ilişkin yapılan itirazı 28 Eylül 2023 tarihinde karara bağladı. Osman Kavala, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Mine Özerden ve Çiğdem Mater Utku’ya verilen 18 yıl hapis cezasını onarken, Ali Hakan Altınay, Yiğit Ali Ekmekçi ve Mücella Yapıcı’ya verilen 18 yıl hapis cezalarını bozdu.
Türkiye İşçi Partisi (TİP), partinin Hatay Milletvekili Can Atalay ve tüm Gezi hükümlüleri için 1 Ekim 2023’te Hatay’dan Ankara’ya “Özgürlük Yürüyüşü” başlattı.
AYM, Atalay’ın haklarının ihlal edildiğini tespit etti
Atalay’ın “yasama dokunulmazlığı” gerekçesiyle yaptığı başvuru 5 Ekim’de AYM 2. Bölüm’de görüşüldü. Beş kişiden oluşan heyet, başvuruyu AYM Genel Kurul’a sevk etme kararı aldı. Kararda, “başvurunun niteliği itibarıyla Genel Kurul tarafından karara bağlanması gerekli görüldüğünden, AYM İç Tüzüğü’nün 28’inci maddesi uyarınca Genel Kurul’a sevkine karar verildi” denildi.
AYM Genel Kurulu 12 Ekim’de dosyayı görüşerek 25 Ekim’e erteledi. AYM 25 Ekim’de görüşerek Atalay’ın başvurusunu karara bağladı. “Seçme ve seçilme hakkı”, “kişi güvenliği ve hürriyeti hakkı” yönlerinden hak ihlali olduğuna ilişkin kararın kısa gerekçesi, yargılamanın yapıldığı İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. Gerekçeli karar daha sonra Resmi Gazete’de yayımlandı. Kararda, Can Atalay’ın hakkının ihlal edildiği söylendi, yeniden yargılamanın yapılması gerektiği hükmedildi. Can Atalay’a 50 bin TL tazminat ödenmesi gerektiği de belirtildi.
Yerel mahkeme dosyayı Yargıtay’a yolladı
13. Ağır Ceza Mahkemesi de dosyayı Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderdi.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, AYM’nin Can Atalay hakkında ihlal kararını vermesine ilişkin mütalaasını Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderdi. Mütalaada, “Milletvekili, Türkiye Cumhuriyeti Anayasanın 83/2 maddesinde öngörülen yasama dokunulmazlığından yararlanamayacaktır” denildi.
Yargıtay 4. Ceza Dairesi, Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay hakkındaki kararına yapılan itirazı değerlendirdi. Daire, kararın itiraza açık olmadığı gerekçesiyle “karar verilmesine yer olmadığına” hükmetti.
Yerel mahkeme saatlerce süren bir toplantı yaptı
AYM Genel Kurulu’nun 27 Aralık 2023 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan gerekçeli kararının ardından 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti toplandı. 10 saatten fazla süren toplantının ardından heyet, oy birliğiyle kararın yeniden Yargıtay 3. Ceza Dairesi’ne gönderilmesine hükmetti. Mahkeme kararında, ilk ihlal kararına verdiği gerekçeyi öne sürdü ve ihlal kararının Yargıtay’dan kaynaklandığı savundu.
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, 3 Ocak 2024’te, Anayasa’nın 153/6. Maddesi kapsamında uygulanabilecek bir kararın var olmadığını belirterek AYM’nin kararına uyulmamasına karar verdi. Daire, AYM’nin kararının “jüristokratik” bir davranış olduğunu savundu. Jüristokrakrasi, yargıçlar yönetimi anlamına geliyor. Demokrasinin aksine, yargıçların oligarşik bir yönetim oluşturmasını tanımlıyor ve eleştirel bir anlam taşıyor.
AYM: Yargıtay kararının okunmasıyla milletvekilliği düşmüş sayılmaz
Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesine yönelik Yargıtay kararı 30 Ocak 2024’te TBMM Genel Kurulu’nda okundu. Kararın okunmasıyla birlikte Atalay’ın vekilliği resmen düşürülmüş oldu.
Can Atalay, Yargıtay’ın kararının TBMM Genel Kurulu’nda okunmasıyla ilgili de AYM’ye başvuruda bulundu. AYM’nin “karar verilmesine yer olmadığına” dair kararının gerekçesi 1 Ağustos 2024 tarihli Resmi Gazete’de yayımlandı. Yüksek Mahkeme, Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesinin “yok hükmünde” olduğunu belirtti. Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin hak ihlali kararını uygulamamasının hukuki değerden yoksun olduğuna karar veren Mahkeme, Yargıtay kararının TBMM Genel Kurulu’nda okunmasıyla, Atalay’ın milletvekilliğinin düşmüş sayılamayacağına hükmetti.