Atatürk Görseli
CUMHURİYETİMİZİN 101. YILI KUTLU OLSUN!

“Sevmek için geç, ölmek için erken” dediği bir sonbahar günü -10 Ekim- 19 yıl önce aramızdan ayrılır Attilâ İlhan.

Tarık ÖZYILDIRIM

Attilâ İlhan, 1925 yılının 15 Haziran’ında İzmir’in Menemen ilçesinde dünyaya gelir. Şiire tutkun bir babayla roman meraklısı bir annenin oğludur. Yazın dünyasının kapısı ardına kadar açıktır Attilâ İlhan için. “İlk şiirimi ilkokul üçüncü sınıftayken yazdım. 1933 falan olmalı… Şiirimin adı ilkbahardı, sadece çiçekler ve kelebekler kafiyelerini hatırlıyorum.”

İlk gözaltına alınmasında, mahpusluğunda Nâzım’ın nefesi vardı. Nâzım’ın şiirlerini bulundurmak suçtu ve bu suçu Attilâ İlhan işlemişti. TCK’nin meşhur 141’inci maddesine yakalanıvermişti. Tasdikname verilerek İzmir Atatürk Lisesinden atılır. 16 yaşında İstanbul birinci şubenin müdavimlerinden olur. Tüm bu yaşananlar Attilâ İlhan’ı toplumcu bir çizginin tam da ortasına bırakıverir. Huzursuz şairler kervanının daimi yolcularından olur.

‘DUVAR’I YIKMA ZAMANI

Attilâ İlhan, ilk şiir kitabı “Duvar”ı ailesinin desteğiyle 1948’te bastırır. “Duvar’ın ilk basımı, bunun aşağı yukarı üçte biri kadardı, ufacık bir kitaptı. Böyle olmasının birkaç nedeni var. Onu annemin verdiği bin lirayla çıkarıyordum, boyutlarının bu paranın verdiği ölçüde kalması zorunluydu.”

Duvar, ‘duvarlar’ın yıkılması için yazılır. 1940’lı yılların tek parti döneminin diktatörlüğüne karşı; mahkemelere, sansüre, işkencelere, Sansaryan Han’a karşı yazılır. “Farzet ki hürsün/ açılır birdenbire kale kapıları/ birdenbire yıkılır duvarlar/ dökülür mahpuslar dışarı …” (duvar/ mektup)

Duvar şiirinin girişinde “Bu şiir, İkinci Dünya Savaşı içinde kahredilen bütün dünya duvarları için yazılmıştır” der Attilâ İlhan.

ÇOCUK VURULURSUN!

İlhan, yalnızlığıyla toplumcu yanını birleştirerek yeni bir dille duygusal şiirlere yelken açar. Afşar Timuçin, İlhan’ın dili ve özgünlüğü için şöyle söyler: “Kendi dilini yaratmış, birkaç şairimizden biri olur. Şiirinde adını görmesek de bu onun şiiri deriz.”

Sisler Bulvarı, Yağmur Kaçağı ve Ben Sana Mecburum şiir kitapları birbiri ardına yayımlanarak yazın dünyasında bir Attilâ İlhan şiiri oluşuverir. Bu dönemde duygusal, romantik şiirler baş köşede dursa da Attilâ İlhan, Demokrat Partinin sansürüne, baskısına, yasaklarına karşı dizelerini hazır olda bekletir.

Düşünmeli ki savaşın hemen ertesinde cebinde yüz lirayla ‘Nâzım Hikmet’i kurtarmaya giden’, Paris gibi yabancı bir şehirde türlü sıkıntılara giren, Türkiye’ye dönüp tekrar Paris’e yollanması gereken, bu arada Gerçek gazetesi ve Türkiye Sosyalist Partisi etkinliklerine karışan, “barış” dergisine el altından yazılar veren, çeşitli polislerle başı derde giren bir delikanlı ozan söz konusudur…”

“Boynuna o yeşil fuları sarma çocuk/ gece trenlerine binme/ kaybolursun/ sokaklarda mızıka çalma çocuk/ vurulursun…”

İlhan, 1973’te yayımladığı “Tutuklunun Günlüğü”yle 12 Mart faşizminin karanlığına karşı bir ışık saçar. Şiirin, toplumsal ve insancıl bir görevi olduğunu düşünerek kalemini kağıda götürür. ’40’lı yılların karanlığını, 12 Mart’ın karanlığına eklemlendirir. Aradan geçen otuz yıla karşın ne işkencelerin ne sansürün ne de yasakların değiştiğini görür Attilâ İlhan. Toplumcuyuz ne de olsa karakollarda açtık gözümüz der, bütün yaşanan zulümler için.

İlhan; özgürlüğün örselendiği, suyun yasak, rüzgarın yasak, açık kapıların yasak olduğu günlerin en dramatik şiirini, “Mahur”u, üç fidanın idam edildiği günün sabahında yazar. “Bana öyle geliyor ki 12 Mart sonrası kahrının en belirgin olduğu örnektir; bir sabah ağır ve kıyıcı haberleri radyodan dinlemiş, Karşıyaka’dan İzmir’e geçmek üzere vapura binmiştim. Deniz bulanık, hırçın ve çalkantılıydı. Gökyüzü simsiyah alçalmıştı. Acı bir yel esiyordu. Şiirin ilk mısralarını içimde duydum.”

Şiir, Ahmet Kaya’nın bestesi ve özgün sesiyle unutulmazların arasına girer. “Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı/ güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı/ hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı/ gittiler akşam olmadan ortalık karardı…” (Tutuklunun Günlüğü / Mahur)

AN GELİR

Attilâ İlhan, şiir matinelerinde başında şapkasıyla, boynunda atkısıyla, herkesin romantik, devrimci ve yalnız şairidir. Hiç kimseye benzemeyen ama herkese seslenen şairidir. Herkesin şiir dimağında birkaç dizesini muhafaza ettiği bir tutkunun şairdir. Üçüncü Şahsın Şiiri’nin, Ayrılık Sevdaya Dahil’in, Pia’nın şairidir.

“Sevmek için geç, ölmek için erken” dediği bir sonbahar günü- 10 Ekim günü- 19 yıl önce aramızdan ayrılır Attilâ İlhan.

 “Görünmez bir mezarlıktır zaman/ şairler dolaşır saf saf/ tenhalarında şiir söyleyerek/ kim duysa / korkudan ölür/ -tahrip gücü yüksek- /saatli bir bombadır patlar /an gelir/ Attilâ ölür” (Elde Var Hüzün/ An Gelir)

Not: Alıntılarda Attilâ İlhan’ın özgün yazımı kullanılmıştır.

Yararlanılan kaynaklar:

Attilâ İlhan, Duvar, İş Bankası Kültür Yayınları 1. Baskı İstanbul 2024

Attilâ İlhan, Tutuklunun Günlüğü, İş Bankası Kültür Yayınları 1. Baskı İstanbul 2024

Attilâ İlhan, Ben Sana Mecburum, İş Bankası Kültür Yayınları 9. Baskı İstanbul 2024 

Attilâ İlhan, Elde Var Hüzün, İş Bankası Kültür Yayınları 4. Baskı İstanbul 2024

(Evrensel Gazetesi)

Exit mobile version