Sermaye, emek sömürüsü, iktidar üçgeninde iş cinayetlerinin katliam noktasına ulaştığı kara noktada; Türkiye tarihinin en büyük maden katliamı olan Soma Maden Katliamı’nın son duruşması 17.10.2017 Salı günü görüldü. Dosyada gelinen son aşamayı, mağdur ve şehit madenci ailelerinin avukatlarından Av. Can Atalay ve Av. Evren İşler SosyalHukuk’a değerlendirdi.
Karar aşamasına gelmişken “Elbistan Hakimi*” atandı.
Soma’da 301 işçinin ekmeklerini kazanırken katledilmesi ile ilgili davanın 17.10.2017 oturumu sonrasında notlarımızı okumak isteyen herkesle paylaşmamız yerinde olacaktır.
Üç buçuk yıldır süren yargılamanın en başından beri davayı sürdüren, sanıkların tümünü, yüzlerce tanığı bizzat dinleyen mahkeme heyeti; dosya karar aşamasına gelmişken “tayin” edildiler ve birisi Elbistan’da cenazeleri dahi bulunamamış madencilerin katilleri ile ilgili verdiği karar tartışma konusu olan yeni bir heyet ilk defa duruşmaya çıktı.
Dosya karar aşamasına gelmişken diyoruz, laf olsun demiyoruz ….
Hazır olan mütalaanın, patronlarca istenen “kısa bir ihtiyaç molası” bitmedi.
Bundan on ay önce şehit madenci ailelerinin avukatlarının sözlerini bitirmesinden hemen sonra esas hakkında mütalaasının hazır olduğunu söyleyen o tarihteki duruşma savcısı “kısa bir ihtiyaç molası” sonrasında fikrini değiştirdi ve o günden bu yana iddia makamı mütalaasını bildirmemek suretiyle dosyanın karara çıkmasını bilerek ve isteyerek engelliyor…
Çok yoğun bir çalışma temposu ile ilerleyen bir dosya tam karar aşamasına gelmişken patronların hoşuna gitmeyen bir sonuç ufukta görüldüğü için Manisa Cumhuriyet Başsavcılığının sanık patron Can Gürkan vekilinin suç duyurusu dilekçesini gerekçe göstererek başlattığını; üstelik bu soruşturma ile ilgili iddiaların daha önce sürmekte olan yargılama sırasında mahkemeden talep edilip reddedildiğini ve sürmekte olan bir kamu davasında ileri sürülen hususların mahkeme nezdinde itibarsız oluşu görüldükten sonra Manisa Cumhuriyet Başsavcılığına verilen bir dilekçe sonucunda gizli hatta çoook gizli bir soruşturma açılabildiğini tahayyül edin.
Hukuk fakültesinde tahayyül edilemeyen soruşturmaya, “Müge Anlı” soruşturması ilham kaynağı oldu.
Doğru, bir hukuk fakültesi için tahayyül edilmesi dahi zor bir soruşturma (!) Soma Katliamı dosyasını 10 aydır kilitliyordu.
Savcılığın esas hakkında görüşünü ısrarla ve inatla bildirmeyişinin nedeni ve amacının Müge Anlı programında atıflarla yazıldığını tahmin ettiğimiz bir dilekçe ile başlatılan bu çoook mühim ve çoook gizli soruşturma dosyasının beklenmesinin sağlanması olduğu kestirilebiliyordu.
Ancak 17 Ekim 2017 duruşmasının aileler yüksek düzeyde tepki gösterdiği bir sanığın tahliyesi kararı kadar, belki de daha fazla iddia makamının bu “Müge Anlı” soruşturması niteliğindeki çook gizli ve çoook mühim soruşturmanın Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi tarafından “bekletici mesele” yapılmasını talep edebilmiş olmasıdır.
Anayasaya aykırı olmasına rağmen açılan soruşturmanın bekletici mesele olması davada yeni bir eşiktir.
Evet, açıkça Anayasa’ya aykırı olmasına ve Cumhuriyet tarihinde benzer bir uygulama bulunmamasına karşın sürmekte olan bir kamu davasında o dosyada talep edilmiş ve reddedilmiş hususlar (sabotaj iddiası) ile ilgili olarak patron Can Gürkan vekillerinin verdikleri dilekçe doğrultusunda açılan bir soruşturmanın bekletici mesele olması talebi Soma Davası açısından yeni bir eşiğe gelindiğinin işaretidir.
Soma Davası, Türkiye’de emek hareketinin ve toplumsal muhalefetin kamusal yükümlülüğü olarak kritik bir soruyu da beraberinde getirmektedir.
Ailelerin, bir avuç emektarın ve bir avuç avukatın canla başla uğraşı ile Türkiye İşçi Sınıfı tarihin en önemli davalarından biri haline gelen Soma Davası gerek karar aşamasına gelinmiş olmasına rağmen heyetin değiştirilmesi gerekse de kanımızca açıkça suç niteliğinde taleplerin bizzat duruşma savcısı tarafından dillendirilmesi ile sadece duruşma salonundaki bir avuç insanın değil tüm toplumsal muhalefet güçlerinin açıkça yanıtlaması gereken bir soru orta yerdedir: buraya kadar mı?
Açıkça bekletici mesele yapılması kamusal vicdan karşısında cesaret edilemese de fiilen bekletici mesele yapıldı
Mahkemenin, sabotaj iddialı soruşturmanın bekletici mesele yapılması istemini 17 ekim duruşmasında reddetmiş olması ferahlatıcı değildir çünkü yine Mahkeme kendisinden ısrarla gizlenen dosyayı yeniden istemiş ve “ciddi” bir husus görülmesi durumunda yeniden değerlendirebileceğini karar altına almıştır.
Gelinen aşama Türkiye’de hukukun “Kral Çıplak” denildiği vahim noktanın en somut nişanesidir.
Bir mahkemenin kendi önündeki dosya ile ilgili olarak kimseden emir ve talimat almaması gerektiği; önündeki dosyada iddianame kapsamında anlatılan olay (Soma Katliamı) ile ilgili ciddiye dahi almadığı, buna ilişkin talepleri reddettiği “sabotaj iddiası” ile ilgili bir soruşturma sürdüren makamlarla ilgili örneğin suç duyurusunda bulunmak yerine “hele bir görelim” demesi Türkiye’de hukukun geldiği halin en çıplak nişanesidir.
9 Ocak tarihinde Akhisar’da ortaya çıkacak manzara ise “Unutursak yüreğimiz kurusun” diyenlerin sözlerini tutmamayı daha ne kadar sürdüreceklerini gösterecek ….
*”Elbistan Hakimi”: Hakim Salih Pehlivanoğlu, Maraş’ta Çöllolar Kömür İşletmesi’nde 2011 yılının şubat ayında yaşanan ve 11 işçinin hayatını kaybetmesine neden olan göçüklerle ilgili olarak 23 kişi hakkında açılan davanın 22. duruşmasında , Elektrik Üretim Anonim Şirketi’nde (EÜAŞ) görevli sanıkların beraatına karar verirken, sahanın işletmecisi Park Teknik A.Ş.’de görevli 4 kişi hakkındaki 5 yıl hapis cezasını indirerek, 91 bin 200’er lira para cezasına karar veren mahkeme heyetinin başkanıydı.