Tuzla’nın başarı öyküleri…
Uzun ince bir yol…
Çağdaş Tuzla Gazetesi olarak bu sayımızdan itibaren içimizden çıkan, azimle, dirençle yaratılan başarı öykülerini sayfalarımıza taşıyoruz. Aslında buna geçtiğimiz sayımızda sizlere tanıttığımız LGS’de Türkiye 88. olan Abdurrahim Soğanlı’yla başladık.
Bu öykülerle amacımız televizyonlarda, gazetelerde karşımıza çıkan bize zorla model olarak sunulan “kötü örneklere” inat; başarıları, zorluklara karşı mücadele azmini, iyilikleri sergileyerek çocuklarımıza doğru örnekleri verebilmek. İstenirse,direnilirse, azmedilirse her şeyin başarılabileceğini göstermek. Unutmayalım ki, biz insanız. Aklımız, irademiz, yüreğimiz var. Önemli olan ne istediğimizi bilmek, hedefi doğru koymak. Sonrasında, her şey bizim ellerimizde…
Aydınlı Osmangazi’den, Marmara Hukuk Fakültesi’ne..
Tuzla’nın Aydınlı Mahallesi’nde başlayıp, Marmara Hukuk Fakültesi’nde de devam eden bir öykü bu… Nurten’in öyküsü. 20 yaşında gencecik bir kız Nurten İnce. 9 kardeşin en küçüğü. Babası, O çok küçükken yapılan yanlış tedavi sonucu gözlerini kaybetmiş, çalışamıyor. Aileye evli olan abisi bakmış yıllarca, hala da bakmakta…
İlköğrenimini Aydınlı, Osmangazi İlköğretim Okulu’nda bitirip, çok büyük bir başarıyla mezun olduğunda öğretmenleri “mutlaka okusun” derler. Ama yaşanan ekonomik güçlükler içinde kolay değildir bu. Aile zorunluluktan “yeter bu kadar” noktasına gelir. Buraya kadar zorluklarla mücadele eden her ailede yaşanan, bildik bir hikaye. Ama Nurten azimlidir, direnir. Okuyup öğretmen olmayı ister. En sonunda razı eder ailesini ve Tuzla Süper Lise’ye kaydını yaptırır. Ve sonra yaşanan güçlükler. Süper Lise demek hazırlık sınıfı demek, hazırlık sınıfı ise İngilizce demek. Osmangazi İlköğretim Okulu’ndan mezun olmuş birisi için İngilizce zor, çok zor. Ama öğretmenleri destek olur Nurten’e ve lise de büyük bir başarıyla tamamlanır. Üniversite sınavında “tek hakkın var” der annesi. “Bu yıl oldu oldu, olmadı bitti okumak filan!”
Sınava girer, sonuçlar gelir. Pek çok mezunun girmek için can attığı, pek çok öğrencinin hayallerini süsleyen bir okul kazanır Nurten. İlk tercihini: Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi. Nurten İnce bu yıl Hukuk Fakültesi 3. sınıf öğrencisi olacak. Yine çok başarılı. Yine not ortalaması çok yüksek. Bundan sonrasını kendi ağızından dinleyelim: ‘’Hukuk Fakültesinde okuyorum ama, kendimi bir avukat ya da yargıç olarak düşünemiyorum’’ diyor Nurten. En büyük düşü çocukluğundan beri hayalini kurduğu öğretmenlikle; “fizik, kimya, tarih, sosyoloji, felsefe karışımıdır” diye tanımladığı hukuku birleştirip okulunda öğretim üyesi olmak.
Bunun nedenini şöyle açıklıyor: “Bir avukat yalnızca müvekkilini savunan kişi olmamalıdır. Cumhuriyetin temel ilkelerinin yerleşmesini, insan haklarının gelişmesi ve hayatın her alanında ayrımcılığın kalkmasına da hizmet eden kişi olmalıdır. Ben öğretim üyelerinin çalışmaya ve kendini geliştirmeye daha fazla zaman ayırabileceğini düşünüyorum. Çünkü ülkemizde adliyelerin yavaş işlemesi v.b. zorluklar avukatları bir çok alanda engellediği için açıkçası bunlara zaman ayıramadıklarını düşünüyorum. Oysa ki öğretim üyesi olursam vaktimin çoğunu araştırmalara yapıp, kendimi geliştirmeye ayırabilirim ve yeni beyinlere yarar sağlayabilirim. Örneğin hukuk alanındaki eksiklerin düzenlenmesine daha etkili olabileceğini, yapılacak bir yasa. değişikliğinde daha çok katkı sağlayabileceğini, uluslararası boyutunu da daha derin inceleyebileceğini, sadece öğrencileriyle değil, toplumun farklı kesimleriyle de bir arada olarak onları hukuk konusunda bilgilendirebileceğimi ve böylece ülkemde daha yararlı olabileceğimi düşünüyorum.
Hukuk eğitimi sadece kalın kitapları ezberlemek demek değildir. Hukuk felsefe sosyoloji, tarih ve hatta fizik, kimya karışımı bir sistemdir. Bunu böyle anlatmak çok önemli. Hukukun üstünlüğüne, inanan çağdaş bir hukuk devleti olabilmek için eleştiren, sorgulayan insana ihtiyacımız var. Haklarımızı ancak bilirsek isteyebiliriz. Öğretim üyesi olmak ve ülkeme bu boyutta hizmet etmek istiyorum. Böylelikle de, eskiden beri içimde olan eğitimci olma isteğimi hukuku birleştirmiş olurum.’’
Hukuka bakışını ve neden öğretim üyesi olmak istediğini böyle anlatıyor Nurten. Öyküsü böyle. Eksği var, fazlası yok…
Nurten İnce, azimli, direnci kızımız. Sana, dişinle tırnağınla katettiğin yolda, inançlarını, ideallerini, yitirmeden nice başarılar diliyoruz. Yolun açık olsun…
“Hiç bir zaman ‘hukuku da kazandım. Mezun olayım, trilyonluk davalar alayım’ diye bir düşüncem olmadı. Bundan sonra da olmayacak. Bazı avukatlar bana mesleklerinin inceliğini ‘haksız bile olsan haklı çıkarabilme becerisi’ olarak özetliyorlar. Bu bana yanlış geliyor. Bence önemli olan haklı olup, haklı zeminlerde, haklı mücadeleler vermek. Bilmiyorum, belki de bu yüzden avukat olmayı düşünmüyorum!”