GÜNDEM
Halil ÖZEN
Siyaset ve İnsan
Yaklaşan yerel seçimler “siyaset”, “siyasetçi”, “siyaseti belirlemek”, “siyasetin içinde olmak” gibi kavramları yeniden olanca hızıyla gündemimize soktu. Bu sayımızda dilimiz döndüğünce, aklımız yettiğince bu kavramlardan söz etmek istiyorum.
Öncelikle “siyaset yapmak” acaba sadece günlük politikanın içinde olmaktan ibaret midir? Siyasetin merkezi insandır. Siyaset toplum için yapılır. Yapılmalıdır. Böyle baktığınızda siz duruşunuzla, kimliğinizle, tarzınızla “siyaset” yaparsınız veya yapmazsınız. Yoksa sadece günlük siyasetin içinde değil, seçim sath-ı mailinde değil, yaşamınızın bütününde ne yaptığınız, nasıl durduğunuzdur önemli olan. Asıl turnusol kâğıdı budur.
“Siyaset yapmak” bence ilkelerinizden güç alıp, hayata karşı tavrınızı koyabilmektir. Hayatın akışında kaybolmayıp, “yükselen değerlerin” bir dişlisi olmayı reddetmektir. İşte, “aktif siyaset” bunların üzerine inşa edilmelidir. Bunların üzerine inşa edilirse toplum için olur, insan için olur. Aksi takdirde başaramazsınız. “Siyasi” kimliğiniz üzerinize oturmuş bir elbise gibi durur. Güven vermezsiniz.
“Siyaset” tüm bunlardan soyutlarsanız siyaset bir “meslek” haline dönüşür. Başınızı çevirip etrafınıza şöyle bir bakın, “siyaset yapmayan” o kadar çok “siyasetçi” görürsünüz ki. İşte bunlar toplumu yaralar ve siyasete karşı olan güvensizliği arttırır. Ülkemizin içinde bulunduğu durumun belki de en önemli sebeplerinden biri budur.
İşin özeti, CHP Genel Başkanı Sayın Deniz Baykal’ın söylediği gibi “toplumdan ne alabilirim diye değil, topluma ne verebilirim” idealiyle yapılan siyaset toplumumuza özlediği günleri getirecektir.
Bu umutla, önümüzdeki bayramın tüm ulusumuz için güzel günler getirmesini diliyorum.
Gelecek sayıda görüşmek üzere…