Atatürk Görseli
CUMHURİYETİMİZİN 101. YILI KUTLU OLSUN!

Manşetleriyle Tuzla’da deprem yaratan “O” gazeteci sadece bize konuştu:

‘BELGESİ OLAN HER HABERİ YAPARIM’

  • Yaptığı haberler, attığı manşetlerle Tuzla’da deprem yaratan gazeteci Hicran Aygün’le Orhanlı ve Akfırat’taki yolsuzluk iddialarını, adı geçen başkanların kendisi hakkında söylediklerini, en çok merak edilenleri konuştuk.
  • Tozu dumana katan vurgun iddiaları yenir yutulur gibi değildi. En çok konuşulan konu ise; AKP’li Hilmi Yıldız’la, çiçeği burnunda CHP’li Cemil Ekşi’nin Tepeören’i ‘ortak’ planladıkları, Ekşi’nin AKP’ye geçip geçmediği idi.
  • Başkanlar basın toplantılarıyla iddiaları yalanladıysa da, Aygün ısrarlı: “Ben haberlerimde geçen her parsel tapu kayıt gösterdim. Onlar da çıkıp vergi dairesi, tapu, ruhsat veya kurul ‘komplo yapıyor’ demekle olmaz.”
  • Haberler, Cemil Ekşi’nin kendi deyimiyle “muhalefet gününün” hemen ertesi gününde mi başladı? Yoksa kendisi Cemil Ekşi ya da Hilmi Yıldız’ın Tuzla belediye başkan adayı olmasını istemediği için mi bu haberi yaptı?
  • Gerçekten düğmeye mi basıldı? Cemil Ekşi gerçekten müfettiş istedi mi? Tuzla’da Ekşi’ye destek veren Berhan Şimşek olayları Aygün’e nasıl değerlendirdi? Akfırat’ta durum ne? En çok merak edilen soru haber kaynakları kim?
  • Gazetemiz tüm soruları sizler için sordu, yılların gazetecisi Hicran Aygün içtenlikle yanıtladı. Tuzla’da deprem yaratan haberlerin yarattığı tüm soru işaretleri ve bazılarının yarattığı “haber kirliliği” bu röportajla birinci elden cevap buldu…

‘Demir ailesiyle tam üç kez konuştuk. Görüşme kayıtları elimizde’

■ Siz aynı zamanda Takvim Gazetesi’nin yayın danışmanlığı görevini de yürütüyorsunuz. Tuzla sizin için yabancı bir yer değil. Daha önce de Tuzla tersanelerinde yaşananları, işçi ölümlerini, işçilerin yaşam koşullarını ve sokak aralarına kadar giren tersaneleri sekiz gün süren bir yazı dizisiyle haberleştirmiş ve bölgede büyük ses getirmiştiniz. Şimdi yine Tuzla haberlerinizle deprem yarattınız. Son sorudan başlayalım. Haberler doğru ve belgeli mi?

Kesinlikle! Gerek Orhanlı Belediye Başkanı Cemil Ekşi gerekse Akfırat Belediye Başkanı Hilmi Yıldız hakkında yaptığımız her haber, her manşet doğru. Belgesi, kanıtı mevcut. Zaten bu da bir sır değil ki! Her haberimizde belgelerini de bastık. Tapuları, imar planlarını, fotoğrafları…

■ Ama Başkanların ikisi de yaptıkları basın toplantısında üç aşağı beş yukarı birbirlerine yakın şeyler söyleyerek iddiaları reddettiler ve bir komploya kurban gittiklerini ifade ettiler.

İşte metin:


Normaldir! Şimdi bakın “bu haberler yalandır” demek için bunun belgelerini göstermek lazım. Örneğin Cemil Ekşi için bir haber yaptık. Dedik ki, “Cemil Ekşi, ticari ortağı Hasan Dağlı’ya imar uygulaması öncesinde 20 dönüm yeşil alan aldırttı. Uygulama sırasında da Dağlı’nın bu yerlerini aldı, 2,5 dönümlük arazilere bölerek, Tepeören’in en güzel yerlerine akaryakıt istasyonu alanı olarak yerleştirdi.” Bunların imar planlarını, pafta parsel numaralarına kadar yayınladık. Hatta daha sonra Dağlı’nın bunları kimlere sattığını bile yazdık.

Şimdi Sayın Ekşi çıkar da, “Hayır kardeşim! Böyle bir şey yok! Bu benzinlik yerleri Hasan Dağlı’nın üzerine hiç geçmedi. Bu parsel numaralarında başka vatandaşlar vardı. Hasan Dağlı’nın arazisi kendi yerindedir. Bu da tapusu’ derse haberi yalanlamak bu olur.

Ya da başka bir haberde ‘Cemil Ekşi’nin bizzat kendisi Hasan Dağlı’yla ortak Formula Petrol Şirketi’nin ortağıdır. Yaklaşık bir yıl sonra burayı satmışlardır’ dedik. Böyle bir şey yalansa çıkarırsınız şirket kayıtlarını, gösterirsiniz. Yoksa kuru kuru ‘yalan haber, komplo kuruyorlar’ demekle olmaz!

Ama Cemil Ekşi tekzip gönderdiğini, hatta kendini denetletmek için müfettiş çağırdığını söylüyor. Haksız olsa bunu yapar mı?

Şu tekzip ve müfettiş konusunda daha önce yazmıştım ama bir kez daha açıklık getirelim. Cemil Ekşi, kendisiyle ilgili arka arkaya yayınladığımız haberler sırasında hiç bir girişimde bulunmadı. Sadece yerel gazetecilere bir basın toplantısı düzenledi. Zaten burada yaptığı açıklamalardan da bilgim oldu. Bize ilk üç manşet yani hayırsever bir vatandaşın okul arazisini alıp ertesi gün bir başka hayırsevere satması, ardından TBMM Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu’ndaki dosyaları ve üçüncü olarak da il özel idareye ait okul yerlerinin belediye tarafından fiili kullanımına ait haberlerle ilgili tekzip yolladığını söyledi ama bunu sadece oradaki yerel gazeteciler ve Orhanlı halkının bir kısmı duydu! Bize ulaşan bir şey yok!

Bu üç haberin ardından kendisiyle ilgili pek çok haber yaptık. Bunlarla ilgili kendi internet sitesi bile bir açıklama koymadı! 

Tekzip yok ama sizin için suç duyurusunda bulunduğunu kendiniz yazdınız.

Evet bulundu ama ne zaman? Haberlerimizin ardından, Berhan Şimşek partisinin Tuzla ilçe örgütünde Başkanın haberleri tekzip ettiğini ve müfettiş istediğini söyleyince, ben de böyle bir şey olmadığını yazdım. Berhan Bey beni aradı. Kendisine durumu bir kez daha açıkladım.

Konuşmada bana ‘Eğer öyleyse biz de araştırırız, gereğini yaparız’ dedi.

Bu konuşmanın akabinde tek bir haber için suç duyurusu geldi. Sanırım Cemil Ekşi partisine ayıp olmasın diye böyle bir girişimde bulundu. Üstelik suç duyurusu da tek bir haber için. Sadece il özel idareye ait olan iki okul arazisinin birini imar uygulamalarıyla belediye uhdesine geçirdiği diğerini de tüm karşı yazılara rağmen fiili olarak kullandığı ile ilgili.

Ama Cemil Bey nedense kendisinin, ticari ortağı Hasan Dağlı’nın, eşinin erkek kardeşi Ali Çelik’in üzerine geçirdiği akaryakıt istasyonları ile ilgili yaptığımız haberlerle ilgili sessizliğini hala koruyor. Sanıyorum bu haberimizi diğerlerine göre ‘daha az tehlikeli’ buldu!

■ Peki müfettişleri çağırma konusu?

Cemil Ekşi böyle bir açıklama yapınca konuyu biraz araştırdım. Bakanlığın böyle bir durumdan haberi bile yok! Zaten bana verilen bilgiye göre böyle bir durum prosedür olarak da mümkün değil. Ast üstüne ‘müfettiş gönder beni incele’ diyemez. Böyle bir uygulama kesinlikle yok. Eğer bakanlık gerekli görürse müfettişleri kendi gönderir.

■ Orhanlı Belediye Başkanı ile ilgili yaptığınız ilk haber ‘Hayırlı işler Cemil Bey’ manşetiyle çıktı. Siz haberinizde dediniz ki, ‘Bir hayırsever zaten okul arazisi olan yerini il özel idareye bağışlamak istiyor. Cemil Ekşi bunu bedelsiz olarak üzerine geçiriyor. Sonra dönemin Milli Eğitim Müdürü Gürbüz Akbulut araya giriyor, Ekşi burayı birkaç gün sonra adının verilmesi koşuluyla arazi bağışlayacak olan başka bir hayırsevere satıyor.’

Evet ama o haberde teknik bir hatamız varmış. Arazi bir kaç gün sonra değil hemen ertesi gün Cemil Ekşi tarafından diğer hayırsever Ferda Pulur’a satılmış. Kendisi öyle açıkladı!

■ Doğru! Ancak Cemil Ekşi burayı bedelsiz değil parayla aldığını, çünkü adının verileceği bir okul yaptırmak istediğini, ancak ekonomik durumunun bunun için uygun olmadığını farkedince burayı başka bir hayırsevere sattığını açıkladı.

Bakın biz bu haberi yapmadan önce en ince ayrıntısına kadar araştırdık. Dikkat ettiyseniz haberde tapu kayıtlarını bile bastık. Bunları araştırırken ilk bağışçı Demir ailesiyle görüşmediğimizi düşünebilir misiniz?

Haberden önce hem ben hem de iki ayrı gazeteci arkadaşım olmak üzere hem Nedim Demir hem de kardeşi Metin Demir’le görüştük. Bunların ikisi telefonda biri yüz yüze gerçekleşti. Tüm görüşmelerin kayıtları elimizde mevcut. Ne yapalım yani şimdi, bunu gazetenin eki olarak mı dağıtalım?!

Ayrıca, haberimizde Ekşi’ye sormuştuk, şimdi sizin aracılığınızla bir kez daha soralım: Ekşi okul yaptırmak için ekonomik durumunun yeterli olmadığını sadece 24 saat içinde mi farketti, araziyi satacak hayırseveri bir gün içinde nasıl buldu, madem adının verileceği bir okul yaptırmak istiyordu, bu arsayı niye bağışlamadı? Tıpkı Ferda Pulur gibi onun da adı okula verildi!

ORTALIK TOZ DUMAN

Hürriyet, Sabah gibilerde, yavaş yavaş başlayanlar, Takvim’in bitmeyen manşetiyle deprem yarattı. Habere göre, başkanların Tepeören’de belediyenin yağmaladıkları, yakınlarına benzinlik alanları tahsis ettikleri, kamu arazilerini yine yakınlarına çok düşük fiyatlar ve sahte ihalelerle peşkeş çektiklerine işaret ediliyordu. Ekşi ve Yıldız yanıtı basın toplantısında iddiaları yalanladıysa da, gazeteci Aygün belgelerin tamamını vererek manşetlerinin arkasında duruyor ve ekliyor: “Gerçek günü gördüğüm her haberi yaparım.”

Yıldız ve Ekşi anlaşmışlar

Cemil Ekşi’yle ilgili yaptığınız haberler sırasında bazı kişiler ‘Takvim gazetesi iktidara yakın bir grubun. Cemil Ekşi de CHP’li olduğu için üstüne gidiyorlar.’ dedi.

Peki o kişiler Akfırat Belediye Başkanı Hilmi Yıldız ile ilgili yaptığım haberlerden sonra ne dedi acaba? Mesela kişinin ait olduğu parti değil ki. Mesele kamu adına görev yapan birinin bu görevini ifa ederken neler yaptığı. Örneğin Ekşi CHP’li, Yıldız onun rakibi olan bir partiden. Ama gördük ki, söz konusu Tepeören olunca pekâla anlaşabiliyorlar!

Evet, siz Cemil Ekşi ve Hilmi Yıldız’ın Tepeören konusunda çok güzel anlaştıklarını manşetten duyurdunuz.

Elbette öyle! Öyle olmasa söylemezdim. Tepeören imar planları daha askıdayken burası Akfırat’a bağlanmış. Peki o zaman Hilmi Yıldız bu planları neden tartışmasız olduğu gibi kabul etti. Cemil Ekşi’nin ticari ortağı Hasan Dağlı’ya ayırdığı altı tane benzin istasyonu yerinin ikisi sonra hangi tesadüfler sonucu Hilmi Yıldız’ın yakını ve köylüsü iki kişiye devredildi? Bunun gibi pek çok örnek var. Bunları da yazdık zaten.

Peki, Orhanlı Belediye Başkanı Cemil Ekşi’nin aslında AKP’ye geçmek istediğini ancak kabul edilmediği için CHP’ye geçtiğini nereden çıkardınız?

Bunu ben çıkarmadım tabii ki. Biliyorsunuz, Akfırat Belediye Meclis Üyesi olan ve isminin verilmemesi koşuluyla konuşan kişi Hilmi Yıldız’la Cemil Ekşi’nin yakınlığını anlatırken açıkladı bunu. Kendisi, Cemil Ekşi’nin AKP’ye alınması için Hilmi Yıldız tarafından 4-5 ay süren bir çaba harcandığını, milletvekilleriyle görüşüldüğünü, ancak zehirli variller skandalı ve Ekşi’nin TBMM’deki dosyaları nedeniyle Başbakan tarafından kesinlikle istenmediğini iddia ediyordu. Bunları yayınladık zaten. Şu ana dek de, tüm haberlerde olduğu gibi bunun için de herhangi bir tekzip gelmedi.

Akfırat Belediye Başkanı Hilmi Yıldız’la ilgili yaptığınız “Şipşak Hilmi” manşeti ve bu manşetin altındaki haber doğrusu çok ilginçti.

Böyle bir şeyin başka bir örneği daha var mıdır bilmiyorum doğrusu. Düşünsenize, bir belediye başkanı kendi kendine dilekçe yazıyor, kendi talebi yine kendisinin başkanlık ettiği meclisten geçiyor ve kendi kendine cevap yazısı yazarak ‘talebiniz kabul edilmiştir.’ diyor. Üstelik bu toplantıya yasalara aykırı bir biçimde kendisi başkanlık ediyor!

Hilmi Yıldız’la ilgili yaptığınız son haberde sahte encümen kararlarıyla yeşil alan olan arazinin imara açıldığını haberleştirdiniz. Aynı tarih ve aynı numaralı encümen kararlarını yan yana bastınız. Bu haberle ilgili ya da Akfırat’la ilgili yaptığınız diğer haberlerle ilgili herhangi bir tekzip, açıklama geldi mi size?

Akfırat Belediye Başkanı topyekûn bir basın açıklaması hazırlayıp bir kaç yere fakslamış. Tıpkı Cemil Ekşi gibi o da hiç bir karşı kanıt, belge göstermeden ‘komplo’ diyor. Bunun dışında resmi hiç bir şey yok.

Bu haberlerin sadece Takvim’de yayınlanması iki belediyeye de nedense ‘garip’ geldi. Neden sadece sizde yayınlandı?

Onu ben bilemem ki. Eğer bu ihbarların gittiği başka gazeteciler varsa bu soruyu onlara ‘siz niye araştırıp yapmadınız’ diye sormak gerekir. Devam edecek misiniz?

Yolsuzluklar sürdüğü sürece elbette devam edeceğiz.

Bize vakit ayırdığınız ve Tuzla halkını bilgilendirdiğiniz için çok teşekkür ederiz.

Tuzla halkını ayrıntılı olarak bilgilendirme ve kafalardaki soru işaretlerini cevaplama imkanı verdiğiniz için ben çok teşekkür ederim.

  • Bu röportaj Yıldız’ın görevden alınmasından önce yapılmıştır.

İki başkan için en yakınlarından bile ihbar ve belge yağıyor’

■ Bu haberleri size kim verdi ya da bazılarının deyimiyle ‘sızdırdı’?

Siz de gazetecisiniz ve haber kaynağının söylenmeyeceğini bilirsiniz! Aslında bu haberleri kim sızdırdı konusunda yoğunlaşmak, haberi gerçek mecrasından uzaklaştırır. Bence asıl soru ‘haber gerçek mi?’ olmalı. Eğer haber gerçekse, belgesi, kanıtı varsa bu haberin kaynağının kim ya da ne olduğunun, ihbarları kimlerin yaptığının ne önemi var ki?

Siz de çok iyi bilirsiniz ki, tüm özel haberler bir ihbarla başlar. Sonrası size kalmış. Belgelerine ulaşır, belgelerin gerçek olduğunu güvenilir kaynaklardan doğrulatırsınız ve habere inandığınızda basarsınız.

■ Yani kaynaklarınızı söylemek istemiyorsunuz?

Siz olsanız açıklar mısınız? Zaten haberin kaynağı diye tek bir kişiden söz etmek mümkün değil. Her iki belediye için de, belediye encümen üyelerinden, belediye çalışanlarına, vatandaşlardan bazı kurum çalışanlarına dek ihbarlar yağmur gibi yağıyor.

■ Bu haberlerin sadece Takvim’de yayınlanması iki belediyeye de nedense ‘garip’ geldi. Neden sadece sizde yayınlandı?

Onu ben bilemem ki. Eğer bu ihbarların gittiği başka gazeteciler varsa bu soruyu onlara ‘siz niye araştırıp yapmadınız’ diye sormak gerekir.

■ Burada bazı yerel gazetelerde bu haberler için MİT, mafya bağlantısı gibi ilişkiler kurulmaya çalışıldı.

Evet öyleymiş. Bilemem ki, herkes kendi komplo teorisini yaratır.

Kiralık olmaya ve kiralamaya alışık olanların aklına hemen bu geliyor.’

■ Siz kaynaklarınızı açıklamıyorsunuz ama bir yerel gazete ‘derin araştırmalar’ sonucu haber kaynağınızı buldu.

Öyle mi? Kimmiş peki?

■ Bizim de içinde olduğumuz dört kişiyiz!

O arkadaşlara tavsiyem, ya sundular ya bunda diye kaynak araştıracaklarına haberlerin doğru olup olmadığıyla ilgilenseler kamu daha doğru bilgilendiriliyor, mesleklerine daha çok hizmet etmiş olurlar.

■ Her iki belediyeye yakın bazı yerel gazeteler tarafından Takvim Gazetesi’nin bu haberlerle ilgili ‘kiralandığı’ iddiaları ortaya atılıyor buralarda. Ne diyorsunuz? Kiralandınız mı?

Doğrusu ‘kiralık olma durumu’ hakkında onlar kadar bilgi sahibi değilim! Kendilerinin bu konulara çok aşina olduğu belli. Mesleklerini ‘kiralama’ ve ‘kiralanma’ üzerine kuranların aklına ilk böyle durumlar geliyor sanırım.

■ Bu haberleri yayınlamaya başladıktan sonra nasıl tepkiler aldınız?

Her manşetten sonra neredeyse telefon ve kıyıda köşede kalmış ama rantı çok yüksek bu iki belediyede yaşananların kamuoyuna duyurulduğu için gelen kutlama ve teşekkür mesajlarını bir kenara bırakacak olursak, ihbarlar yağıyor. Meğer Orhanlı ve Akfırat’ta belediyelerin yaptıkları yüzünden mağdur olmayan kimse kalmamış. İnanın, Hollanda’dan, İsviçre’den bile ihbarlar ulaşıyor. Herkes, bu belediyeler tarafından arazilerinin ellerinden nasıl alındığını, kamu arazilerinin belediye başkanlarının yakınlarına nasıl peşkeş çekildiği konusunda bilgiler gönderiyor. (22/08/2008)

Exit mobile version