Kampanyanın Başlangıcı ve Hedefleri
Emek Partisi (EMEP) Ocak 2025’te işçi haklarını savunmak için “Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş” sloganıyla ülke çapında bir kampanya başlattı. Kampanya, sendikal örgütlenme ve grev hakkı önündeki yasal engellerin kaldırılması ve güvenceli çalışma hakkının sağlanması talebi etrafında ortak bir mücadele hattı oluşturmayı amaçlıyordu.
Başlangıç, 30 Ocak 2025’te Kocaeli Çayırova’da 37 gündür grevde olan Green Transfo fabrikası önünde geniş katılımlı bir basın açıklamasıyla yapıldı. Bu sembolik başlangıçla, kampanyanın gerçek işçi direnişleriyle iç içe yürütüleceği vurgulanmış oluyordu.

Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan, Türkiye’de son yıllarda işçi sınıfının kazanımlarına yönelik sert saldırılar yaşandığını belirterek “Sendikal hak ve özgürlükleri kazanmak için birleşerek mücadele etmeliyiz” çağrısı yaptı. Kampanya duyurusunda Çalışma Bakanlığı verilerine de dikkat çekildi: Türkiye’de 16 milyon 864 bin 733 işçiden yalnızca 2 milyon 524 bin 547’si sendika üyesi ve sendikalı işçilerin de sadece 1 milyon 350 bini toplu iş sözleşmesi hakkından yararlanabiliyor. Bu tablo, işçilerin büyük çoğunluğunun toplu pazarlık hakkından mahrum olduğuna ve sendikal örgütlenmenin önündeki engellere işaret ediyor.
Kampanyaya birçok sendika ve işçi örgütü de destek verdi; sendikal barajlar ve grev yasakları gibi konularda ortak mücadele zemini oluşturuldu. Emek Partisi’nin açıklamasına göre kampanya, işçi sınıfının gaspedilen temel haklarını tekrar kazanmak ve bu haklar için birleşik bir mücadele örmek hedefiyle yürütülüyor. Partinin ifadesiyle, “sendikal haklar önündeki engellerin kaldırılması, grev hakkının gerçek anlamda kullanılması ve iş güvencesinin tüm emekçilere tanınması” kampanyanın özünü oluşturuyor. Bu hedefler doğrultusunda aylardır fabrikalarda ve işyerlerinde imza standları açıldı, işçilerle toplantılar düzenlendi ve talepler geniş kitlelere duyuruldu. Toplanan binlerce imza, kampanyanın somut gücünü gösterirken, taleplerin yasa teklifi haline getirilmesi sürecinde işçilerin desteğini ortaya koydu.
Kampanya kapsamında Emek Partisi temsilcileri, Kampanya çerçevesinde Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan, Emek Partisi milletvekilileri Sevda Karaca ve İskender Bayhan başta olmak üzere, Emek Partisi top yekün Ocak ayından bu yana ülke genelinde çok sayıda işçiyle, grev ve direnişteki emekçiyle, sendika yöneticisi, uzman, akademisyen ve gazeteciyle bir araya geldi. Bu buluşmalarla işçilerin talepleri dinlendi, sendikal hakların önemine dair bilinçlendirme çalışmaları yürütüldü.
Talepler ve TBMM’ye Sunulacak Yasa Teklifi
Kampanya boyunca dile getirilen talepler, mevcut Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu, İş Kanunu ve Grev-Lokavt mevzuatındaki işçi aleyhine hükümleri değiştirmeye odaklanıyor. Emek Partisi hukukçular ve sendikacılarla birlikte bir yasa teklifi taslağı hazırlayarak işçilerin topladığı imzalarla birlikte Meclis’e sunmaya hazırlanıyor. Hazırlanan kanun teklifi ile sendikal örgütlenmenin önündeki yapısal engellerin kaldırılması ve işçilerin temel haklarının yasal güvenceye kavuşturulması amaçlanıyor. Kampanya temsilcileri, Türkiye’de ilk kez yüz binlerce işçinin imzasıyla ve doğrudan onların katkısıyla hazırlanmış bir yasa teklifinin Meclis gündemine taşınacağını vurguluyor.
Emek Partisi Milletvekili İskender Bayhan; ” Bu kampanya kapsamında binlerce, on binlerce işçinin imzasıyla bir kanun teklifi vermek istiyoruz. Bu teklifi mecliste de tüm muhalif partilerin de desteğiyle vermek istiyoruz. Bu bizim için işçilerin kanunlar önündeki hakların kırıntı haline geldiği, bu hakların bile ayaklar altına alındığı bir dönemde kendi kanun tekliflerini kendilerinin vermesi, bunun bir gelenek haline gelmesi açısından da çok önemli. İşçi sınıfının mücadelesi açısından yeni bir aşama kaydetmek amacı da taşıyoruz.”demişti.
Teklifin içeriğinde öne çıkan başlıca düzenlemeler şu şekilde:
- Yetki İtirazlarına Sınır: İşverenlerin sendikanın toplu pazarlık yetkisine itiraz ederek süreci yıllarca mahkemelerde sürüncemede bırakmasına karşı önlem getiriliyor. Teklife göre patronların keyfi yetki itirazları TİS sürecini durduramayacak; bir işyerinde birden fazla sendika varsa hangisinin yetkili olacağı işçilerin oyuna (referanduma) sunularak belirlenecek. Böylece yıllarca süren yetki davaları boyunca işçilerin sendikalaşmasının dağıtılmasının önüne geçilmesi amaçlanıyor.
- Sendikal Barajların Kaldırılması: Sendikaların toplu sözleşme yetkisi alabilmesi için halen uygulanan %1’lik işkolu barajının tamamen kaldırılması öngörülüyor. Teklifin gerekçesinde, %1 barajının dünyada benzeri olmadığı ve fiilen örgütlenmeyi engellediği vurgulanıyor. Ayrıca işyeri ve işletme düzeyindeki üye çoğunluğu şartlarının (barajların) da iptali ile işçilerin istediği sendikaya özgürce üye olabilmesi hedefleniyor.
- Grev Yasaklarının Kaldırılması: Anayasa ve yasalardaki grev yasaklarının bütünüyle kaldırılması teklif ediliyor. Mevcut hukukta “genel sağlık ve milli güvenlik” gibi gerekçelerle Cumhurbaşkanı kararıyla erteleme adı altında fiili grev yasakları konabiliyor; teklifle grev ertelemesi ancak çok sıkı koşullarda ve TBMM onayıyla mümkün olabilecek şekilde düzenleniyor. Cumhurbaşkanının grev erteleme kararlarına son verilerek, grev hakkının özüne dokunulmazlığı güvence altına alınmak isteniyor. Ayrıca lokavt uygulamasının kaldırılması ve dayanışma grevi, genel grev, siyasi grev gibi şu an yasal olmayan grev türlerinin meşru sayılması da kampanyanın talepleri arasında.
- İş Güvencesinin Güçlendirilmesi: İş Kanunu’nda işçilerin işten çıkarılmasına karşı koruma sağlayan hükümler genişletiliyor. Özellikle patronların herhangi bir geçerli sebep göstermeksizin işçi çıkarabilmesinin önüne geçecek düzenlemeler teklif edildi. İşverenin tek taraflı beyanıyla ve tazminatsız şekilde işçi çıkarma pratiğine son vermek için daha katı kurallar ve etkili iş güvencesi önlemleri öngörülüyor. Örneğin, işten çıkarmaların zorlaştırılması, sendikal nedenle işten atmaların açıkça yasaklanması ve işe iade davalarının etkinleştirilmesi gibi adımlar dile getiriliyor. Arabuluculuk şartının işçi aleyhine sonuçlar doğurduğu gerekçesiyle kaldırılması talebi de kampanya materyallerinde yer aldı.
- İşyeri İşçi Temsilciliği: 1980 darbesiyle kaldırılan işyeri sendika temsilciliği ve işçi kurulları mekanizmasını yeniden canlandıracak hükümler teklif ediliyor. Teklife göre, işyerlerinde işçiler tarafından demokratik seçimle belirlenecek işçi temsilcileri ve işçi temsilcileri kurulu oluşturulması öngörülüyor. Bu temsilcilere iş güvencesi sağlanması ve çalışma koşullarının denetiminde rol almaları teklif ediliyor. Böylece işçilerin kendi temsilcileri aracılığıyla işyerinde söz sahibi olması ve keyfi uygulamalara karşı koruma sağlanması amaçlanıyor.
- İflas ve Konkordato Durumları: Teklif, işverenin iflası veya konkordato ilanı hallerinde işçilerin alacak haklarının (maaş, kıdem tazminatı vb.) devlet güvencesine alınmasını içeriyor. Bu sayede, patronun ödeme aczi durumunda işçilerin mağdur olmasının engellenmesi ve yıllarca süren alacak davalarının önüne geçilmesi hedefleniyor.
Teklif, 1970’teki tarihi 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin yıl dönümü olan 16 Haziran 2025’te muhalefet partilerinin ortak imzasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulmak üzere hazırlandı. 15-16 Haziran’ın seçilmesi, tıpkı 1970’te olduğu gibi birleşik bir işçi mücadelesinin önemine dikkat çekmek ve günümüz işçi taleplerini tarihsel mirasla birleştirmek olarak ifade ediliyor.
Kampanyanın “Taleplerimiz.net” adlı internet sitesi üzerinden de hem talepler detaylı şekilde açıklanıyor hem de imza desteği toplanmaya devam ediyor. Emek Partisi yetkilileri, hazırlanan teklifin binlerce işçinin imzasıyla Meclis’e taşınmasının, “işçi emeğiyle yazılmış” bir yasa teklifini gündeme getireceğini ve bunun Türkiye’de bir ilk olacağını belirtiyor. Bu çabanın, yasalaşması halinde sendikal haklar ve iş güvencesi konusunda son 40 yıldaki en kapsamlı iyileştirmeleri getirebileceği vurgulanıyor.
Sendikaların ve İşçi Örgütlerinin Görüşleri
“Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş” kampanyası, farklı sendikalardan ve işçi örgütlerinden önemli destekler aldı. Kampanyanın başlangıcındaki Green Transfo grev alanındaki toplantıya Birleşik Metal-İş (DİSK) yöneticileri, Genel-İş (DİSK) temsilcileri, Basın-İş (DİSK) üyeleri, Emekli- Sen (DİSK) aktivistleri ile Türk-İş’e bağlı TEKSİF sendikası ve Petrol-İş sendikasından işyeri temsilcileri de katıldı.
Farklı konfederasyonlardan sendikacıların bir arada bulunması, kampanyanın taleplerinin sendikal hareket içinde geniş kabul gördüğünü gösterdi. Etkinlikte söz alan sendika temsilcileri, sendikal hakların kullanılmasının önündeki engellere dair deneyimleri paylaştı. Birleşik Metal-İş Genel Eğitim Sekreteri Özcan Atmaca, DİSK/Genel-İş şube başkanı Ali Sönmez, TEKSİF yöneticisi Binali Tay gibi isimler, örgütlenme önündeki barajlar ve grev yasaklarıyla mücadele konusunda görüşlerini aktardı.
Birleşik Metal-İş Sendikası Genel Başkanı Özkan Atar, kampanyanın internet sitesinde yayımlanan röportajında, günümüzde Türkiye’de sendikal hakların kağıt üzerinde kaldığını vurguladı. Atar, sendikalaşmanın önüne konan barajlar, işçilerin sendikaya üye oldukları için işten atılması, işverenlerin yetki itirazlarıyla toplu sözleşmeleri yıllarca sürüncemede bırakması ve grevlerin yasaklanması gibi engelleri bir bir sıralayarak, “Türkiye’de sendikal hakların yok düzeyde olduğunu çok açık ve net olarak tespit edebiliriz” dedi. Özkan Atar’ın ifade ettiğine göre, özel sektörde sendikalı işçi oranının çok düşük kalmasının nedeni bu çoklu engeller zinciri. İş kolu barajının on binlerce işçiyi toplu sözleşme hakkından mahrum ettiğini, işverenlerin yasal boşlukları ve itiraz mekanizmalarını kötüye kullanarak sendikalaşmayı kırdığını, en son aşılan engelin ise Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle gelen grev yasakları olduğunu belirtti. Bu şartlar altında sendikal örgütlenme ve grev hakkının fiilen kullanılamaz hale geldiğini söyleyen Atar, işçilerin “sinmek değil, mücadeleyi yükseltmek” dışında çaresi olmadığını vurguladı.
Kampanya sürecinde çeşitli işyerlerinde çalışan işçiler de talepleri sahiplenerek eylemlere katıldı. Örneğin Gaziantep’te bir serbest bölgede faaliyet gösteren Digel Tekstil fabrikasındaki işçiler, sendikalaştıkları için işten atılmalarının ardından direnişe geçmişti.
Emek Partisi Gaziantep Milletvekili Sevda Karaca’nın ziyaret ettiği Digel işçileri, yaptıkları oylamayla “Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş” kampanyasına aktif katılma kararı aldı.
Digel işçileri, “Köle olmamak için direneceğiz” diyerek hem kendi mücadelelerinin hem de kampanyanın taleplerinin arkasında durdular. Bu sözler, güvencesiz ve kuralsız çalışmaya karşı işçilerin kararlılığını yansıtan çarpıcı bir ifade olarak kamuoyuna yansıdı.
Yine metal sektöründe, MESS grup toplu iş sözleşmesi sürecinde birkaç fabrikada uygulanan grev yasağının işçiler tarafından fiilen tanınmaması kampanyanın başladığı döneme denk geldi.
Hitachi, Schneider Elektrik gibi işyerlerinde işçiler “Anayasa’ya aykırı bu kararı tanımıyoruz” diyerek greve devam etmiş ve yaklaşık bir ay süren fiili grevlerle kazanımlar elde etmişlerdi. Kampanya bildirilerinde bu örneklere atıf yapılarak, grev yasaklarına karşı işçilerin göstermeye başladığı direnç hatırlatıldı ve “grev hakkı yasaklanamaz” talebi ete kemiğe büründürüldü.
Kampanya, yer yer bölgesel eylem ve etkinliklerle de büyüdü. Birçok ilde Emek Partisi il örgütleri, sendikalarla birlikte basın açıklamaları, panel ve forumlar düzenledi. Örneğin Adana Emek ve Demokrasi Güçleri, 15-16 Haziran 1970 işçi direnişi yıl dönümü vesilesiyle kampanya kapsamında bir sergi ve basın açıklaması organize etti. 14 Haziran 2025’te Adana İnönü Parkı’nda yapılacak açıklamada “sendikal barajların kaldırılması, grev yasaklarının son bulması ve güvenceli çalışma hakkının sağlanması” talepleri dile getirileceği duyuruldu. Aynı etkinlikte işçi direnişlerinin tarihine ışık tutan fotoğraf ve sanat eserlerinin sergileneceği belirtilerek, sendikal özgürlük ve iş güvencesi taleplerinin sanat yoluyla da görünür kılınacağı ifade edildi. Bu tür yaratıcı etkinlikler, kampanyanın kamuoyunda daha geniş kesimlere ulaşmasına katkı sunarken, işçi sınıfının taleplerini kültürel alanlara da taşımış oldu.
Kampanya süresince, Emek Partisi temsilcileri devam eden grev ve direnişleri de ziyaret ederek destek sundu. Örneğin, Kocaeli’nin Dilovası ilçesinde 23 gündür grevde olan DYO Boya fabrikası işçileri, kampanyanın son aşamasında ziyaret edildi. EMEP Genel Başkanı Seyit Aslan, 13 Haziran’da grev çadırını ziyaret ederek işçilerle kampanya taleplerini tartıştı, dayanışma mesajları verdi. Bu ziyaretler, kampanyanın taleplerinin gerçek işçi mücadeleleriyle buluşmasını sağladı ve “barajsız sendika, yasaksız grev” talebinin grev alanlarında da yankı bulmasına vesile oldu.
DYO işçileri gibi pek çok direnişçi grup, kampanyayı sahiplenerek kendi mücadelelerinin bir parçası haline getirdi. Nitekim kampanyayı yürütenler de esas amacın Meclis koridorlarında bir yasa teklifi sunmaktan öte, işyerlerinden başlayan birleşik ve güçlü bir mücadele zemini yaratmak olduğunu dile getiriyor.
Siyasi Partilerin Tutumu
“Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş” kampanyası, özellikle sol ve emek eksenli siyasi partiler tarafından olumlu karşılandı. Emek Partisi, hazırladığı yasa teklifini muhalefet partilerinin ortak imzasıyla sunabilmek için TBMM’de çeşitli partilerle temaslar yürüttü. EMEP heyeti Mayıs sonunda Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA), DEM Parti, ana muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), İyi Parti (İYİP), Türkiye İşçi Partisi (TİP) ve Meclis’teki Yeni Yol grubu ile görüşmeler gerçekleştirdi. Bu temaslarda hazırlanan teklifin 15-16 Haziran’da Meclis’e ortak biçimde sunulması ele alınırken, partiler teklif maddelerine ilişkin değerlendirmelerini paylaştılar. EMEP yetkilileri, işçilerin taleplerinin Meclis’te geniş mutabakatla gündeme gelmesinin önemli olduğunu vurgulayarak muhalefet partilerine “işçilerin çağrısına kayıtsız kalmama” çağrısında bulundu. Ortak teklif sunma önerisine olumlu yaklaşan partilerin tutumunun önümüzdeki günlerde netleşeceği belirtilmişti.
Kampanyaya en net destek açıklamalarından biri ana muhalefet partisi CHP liderliğinden geldi. 26 Şubat 2025 tarihinde CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Emek Partisi Genel Merkezi’ni ziyaret ederek Seyit Aslan ile görüştü. Ziyaret sonrası Özel, basına yaptığı açıklamada “Emek Partisi’nin başlatmış olduğu ‘Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş’ kampanyasına biz de destek veriyoruz” diyerek CHP’nin tutumunu ortaya koydu. Özel, ortak sorunlara karşı haklı tepkilerin örgütlenmeye çalışıldığını gördüklerini belirterek, “hem örgütlerimiz hem üyelerimiz düzeyinde dayanışma içinde olacağız” ifadelerini kullandı. Bu açıklama, Türkiye’nin en büyük muhalefet partisinin kampanya taleplerine sahip çıkacağını göstermesi açısından dikkat çekiciydi. Nitekim CHP’li bazı milletvekilleri de yerel platformlarda kampanyaya destek verdiklerini dile getirdiler. Örneğin CHP Amasya Milletvekili Ramis Topal, kampanyayı “tam destek” ile karşıladığını açıklayarak sendikal hakların geliştirilmesi için verilecek mücadeleye katkı sunacağını ifade etti.
Türkiye İşçi Partisi de kampanyaya başından beri sıcak yaklaşan siyasi partilerden biri oldu. TİP Genel Başkanı Erkan Baş ve parti yöneticileri, Emek Partisi ile temaslarında işçi sınıfının ortak taleplerine dayanan bu girişimi desteklediklerini beyan ettiler (TİP, Emek Özgürlük İttifakı’nın bir bileşeni olarak seçimlerde de EMEP ile ittifak ilişkileri kurmuştu). TİP milletvekilleri, kampanya kapsamındaki bazı etkinliklere katılarak dayanışma gösterdiler. Örneğin TİP İstanbul Milletvekili Sera Kadıgil, sosyal medyada yaptığı paylaşımlarda sendikal barajların kaldırılması ve grev hakkının güvence altına alınması gerekliliğine dikkat çekerek kampanyanın taleplerini sahiplendi.
Emek alanında faaliyet gösteren diğer sol partiler – EMEP, TİP, TÖP, EHP, SMF gibi – de işbirliği içinde hareket etme iradesi ortaya koydular. Bu partilerin temsilcileri Ankara’da bir araya gelerek hem ülke gündemini hem de emek mücadelesine dair ortak tutumları değerlendirdikleri toplantılar yaptılar. Söz konusu toplantılarda barajsız sendika ve güvenceli iş talebinin ortak bir mücadele programının parçası olabileceği vurgulandı. Özellikle Emek ve Özgürlük İttifakı çatısı altındaki sol partiler, kampanyaya lojistik ve politik destek sunarak işçi taleplerinin Meclis kürsüsünde de duyulmasına katkı sağladı.
İktidar kanadından veya sağ partilerden ise kampanyaya ilişkin kayda değer bir destek açıklaması gelmedi. Hükümet yetkilileri, sendikal mevzuatta değişiklik talepleri konusunda sessiz kalmayı tercih etti. Ancak muhalefetin desteği sayesinde teklifin Meclis’e sunulması için gereken milletvekili imzalarının toplanacağı öngörülüyor. Nitekim Emek Partisi, hazırlanan teklifin CHP, TİP ve muhalefetteki diğer partilerin ortak imzasıyla verilmesini planladıklarını duyurdu. Bu strateji, teklifin Meclis gündemine alınma şansını artırmayı hedefliyor. Teklifin yasalaşması için Meclis çoğunluğuna ihtiyaç olsa da, kampanya yürütücüleri asıl gücün sokaktan ve işçi sınıfının birliğinden geleceğini ifade ediyor. “Teklif yalnızca Meclis koridorlarına hapsolmasın, işçi sınıfı mücadelesiyle desteklensin” görüşü dile getiriliyor.
Kamuoyundaki Yankılar ve Güncel Durum
“Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş” kampanyası, aylardır süren çalışmalarıyla sendikal çevrelerde ve emek gündeminde önemli bir yankı uyandırdı. Kampanya boyunca sosyal medyada da örgütlenmeye gidildi; belirli gün ve saatlerde #BarajsızSendikaYasaksızGrev etiketiyle paylaşımlar yapılarak kamuoyu duyarlılığı arttırılmaya çalışıldı. Emek Partisi’nin çağrısıyla örneğin bir dönem Twitter’da (X) akşam saatlerinde gerçekleştirilen etkinliklerde kampanya sloganı gündem olmayı başardı.
Birçok işçi, sendikacı ve akademisyen sosyal medyada kampanyaya destek vererek kendi işyerlerindeki sorunları dile getirdi ve “yasaksız grev, güvenceli iş” talebinin yaygınlaşmasına katkıda bulundu. Özellikle son yıllarda artan hayat pahalılığı ve güvencesiz çalışma koşulları nedeniyle toplumun geniş kesimlerinde işçi haklarına yönelik bir hassasiyet gelişmişken, kampanya bu zeminde karşılık buldu.
Kampanyanın saha çalışmaları da ülkenin dört bir yanında sürdü. EMEP il örgütleri ve sendikalar, İstanbul, Ankara, İzmir, Diyarbakır, Adana, Kocaeli gibi illerde ortak basın açıklamaları ve paneller düzenlediler. Örneğin Diyarbakır’da işçiler bir araya gelerek “Barajsız sendika, yasaksız grev, güvenceli iş” talebiyle sendikal mücadelenin önündeki engellere dikkat çeken bir buluşma gerçekleştirdi. İzmir’de belediye işçileri, Eskişehir’de sağlık emekçileri gibi farklı sektörlerden çalışanlar kampanyaya destek açıklamaları yaptı. Bu etkinlikler yerel basında ve işçi bültenlerinde haberleştirildi. Emek ve meslek örgütlerinin yayın organları, kampanyayı sahiplenerek talepleri sayfalarına taşıdı. Örneğin DİSK’e bağlı bazı sendikalar kendi yayınlarında “Barajsız sendika” talebini manşete çıkardı; KESK’e bağlı sendikalar kamu emekçilerine yönelik %2 toplu sözleşme barajını da eleştirerek kampanyayla ortaklaştıklarını belirttiler.
Haziran 2025 itibariyle kampanya kritik bir eşiğe ulaşmış durumda. Emek Partisi ve destekçi milletvekilleri, 16 Haziran 2025 Pazartesi günü hazırladıkları kanun teklifini TBMM Başkanlığı’na sunmayı planlıyor. Teklif sunulmadan hemen önce, aynı gün saat 11.00’de Meclis’te bir toplantı gerçekleştirileceği ve bu toplantıya işçiler, sendikacılar, akademisyenler ve muhalefet milletvekillerinin katılacağı duyuruldu. Kampanya boyunca işçilerin imzaladığı talepler metni ve binlerce imza klasörler halinde Meclis’e getirilecek. Böylece işçiler taleplerini hem sokakta hem Meclis kürsüsünde dile getirmiş olacaklar. Kampanya temsilcileri, 15-16 Haziran Büyük İşçi Direnişi’nin yıldönümünde böylesi bir teklifin verilmesinin tarihsel bir anlam taşıdığını ifade ediyor. 1970’te sendikal hakları kısıtlayan yasalara karşı işçi sınıfının gösterdiği tepkinin benzerinin bugün de güncellenmiş taleplerle ortaya konduğunu belirtiyorlar.
Kampanyanın kamuoyundaki yankılarından biri de akademik ve entelektüel çevrelerden geldi. Çok sayıda iş hukuku uzmanı, kampanyanın dile getirdiği sorunların gerçek ve güncel olduğunu, işçilerin sendikal haklarının 1980 sonrası süreçte ciddi tahribata uğradığını dile getirdi. Bazı uzmanlar, hazırlanan teklifin yasalaşması halinde Türkiye’nin ILO sözleşmeleri ve evrensel sendikal haklar normlarına daha uygun bir mevzuata kavuşacağını belirtti.
Öte yandan işveren örgütleri ve sermaye kesimleri cephesinde bu taleplere dair doğrudan açıklamalar pek görülmedi. Ancak ekonomik çevrelerde off-the-record biçimde kampanyanın bazı taleplerine mesafeli yaklaşıldığı, özellikle grev yasaklarının tamamen kaldırılmasına sıcak bakılmadığı konuşuluyor. Yine de, resmi bir tartışma zemini oluşmadığı için bu tepkiler sınırlı kaldı.
Sonuç itibariyle, “Barajsız Sendika, Yasaksız Grev, Güvenceli İş” kampanyası işçi sınıfının yıllardır biriken sorunlarını gündeme taşıyarak önemli bir hareketlilik yaratmış durumda. Kampanya sayesinde “sendikal baraj” ve “grev yasağı” gibi kavramlar, ana akım medya olmasa da muhalif basın ve sosyal medyada tartışılır hale geldi. İşçiler, “örgütsüzlüğe mahkûm değiliz” mesajını yükselttiler.
Kampanyanın öncüleri, 16 Haziran’da Meclis’e sunulacak teklifin sadece yasal bir girişim değil, aynı zamanda fiili mücadelenin bir aracı olduğunu vurguluyor. Taleplerinin yasalaşması için mücadelenin Meclis’in ötesinde fabrikalarda, sokakta sürmesi gerekeceğini ifade ediyorlar. Ekmek ve Gül dergisindeki değerlendirmede de belirtildiği gibi, bu talepler yakıcı ve acil olsa da “her bir fabrikada, her bir iş yerinde bu talepler için yan yana gelmeden, birliği tüm ülkeye yaymadan” kazanılamaz. Kampanya, binlerce işçinin imzasıyla ve katılımıyla güçlü bir başlangıç yapılmasını sağladı; şimdi gözler Meclis’te atılacak adımlarda. İşçiler ve emek örgütleri ise, teklifin akıbetinden bağımsız olarak “kazanana kadar mücadeleye devam” diyeceklerini şimdiden ilan etmiş durumdalar