
8 Mart 1857’de New York’ta bir dokuma fabrikasında çalışan 40 bin işçi, 16 saatlik iş gününün 10 saate indirilmesi ve ücretlerde artış yapılması talebiyle greve başlamıştı. 40 bin kadın işçinin örgütlediği bu grev o zamana kadar ki en kitlesel kadın eylemlerinden biriydi.
Eylemi durdurmak isteyen polis kadın işçilere saldırmış, fabrika yönetiminin de desteğiyle binlerce işçi fabrikaya kilitlenmişti. Bu sırada çıkan yangında içeride kilitli kalan işçilerden 146 kişi yanarak hayatını kaybetmişti.

Olaya ABD basınında neredeyse hiç yer verilmemiş, fabrika yönetiminin ve polisin tavrı halktan gizlenmeye çalışılmıştı. Buna rağmen, işçilerin cenaze törenine 100 bini aşkın kişi katılmıştı.
Ağır Çalışma Koşulları
1900’lü yıllarda Amerikan sanayi işçileri çok ağır çalışma koşullarına sahipti. Böylesi zor koşullar altında New York’taki Triangle Gömlek Fabrikasında çıkan yangının ağır sonuçları oldu.
Fabrikadaki yöneticilerin, işçilerin iş zamanlarını zapturapt altına almak amacıyla atölye kapılarını kilitli tutuyor olmaları facianın boyutunu artırdı. Yangında, 123’ü kadın olmak üzere 146 tekstil işçisi yaşamını yitirdi. Ölümlerin yarıya yakını fabrika binasının üst katlarından atlayarak düşme sonucu gerçekleşti.

Olay, ABD ve dünya kamuoyunda büyük yankılar uyandırdı. Sonraki yıllarda kadın işçilerin mücadelesinde bir kilometre taşı olarak belleklerde yer etti. Facia sonrası hükümet ve yerel yönetimler çalışma yasalarında kısmı iyileştirmeler yapmak zorunda kaldılar. Bu olaydan 10 ay sonra, yine ABD’de dünya emekçi kadınlarının mücadelesinde derin izler bırakacak başka bir olay yaşandı. Bu, tarihe Ekmek ve Gül Grevi olarak geçen görkemli bir kadın direnişidir.
Clara Zetkin’in Mücadele Günü Belirleme Çağrısı

1910 yılında Kopenhag’da gerçekleştirilen İkinci Enternasyonal’e bağlı Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda kadın ve emek mücadelesi masaya yatırıldı.
Clara Zetkin, Alman sosyalist hareketinin ileri gelenlerinden ve uluslararası emekçi kadın hareketinin lideriydi. Zetkin, bu konferansta yaptığı konuşmada kadınlar için bir mücadele günü belirlenmesi gerektiğini dile getirdi.
Zetkin’in önerisi kabul edilerek; her ülkenin sosyalist kadınlarının her yıl aynı gün, kendi ülkelerinin işçi sınıfı örgütleriyle mutabakat içinde bir kadınlar günü düzenlemesi kararlaştırıldı.
“İkinci Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı”nın deklarasyonunda proleter kadınlar kendilerine özgü talepleriyle yer aldılar.
Kadın işçilere günde sekiz saatlik çalışma süresi talebi, hamile kadın işçilere doğumdan önce 8 haftalık doğum izni talebi, emziren kadınlara süt izni, 12 yaşından küçük çocukların çalıştırılmasının yasaklanması, işsiz kadınlara sosyal güvenlik talepleri yer alır.
Söz konusu yıllarda, neredeyse hiçbir ülkede kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmemişti. Bu sebeple, pek çok ülkede eş zamanlı kutlanacak bu günün temel olarak kadınlara seçme ve seçilme hakkı verilmesi için de bir mücadele günü olarak düzenlenmesi karara bağlanmıştı.
8 Mart Emekçi Kadınlar Günü, dünyanın neresinde olursa olsun kadınlara uygulanan sömürü ve baskıya karşı mücadeleyi yükseltme amacını taşıyordu. Kadınların seçme ve seçilme hakkını alması, kadın-erkek eşitliğinin sağlanması ve emperyalist savaşa karşı mücadele, bütün dünya kadınlarının ortak mücadele ilkelerinin başında yer almaktaydı.
İlk Emekçi Kadınlar Günü 19 Mart 1911
Uluslararası anlamda ilk emekçi kadınlar günü 19 Mart 1911’de düzenlendi. Avusturya, Danimarka, Almanya ve İsviçre’de gösterilere katılan on binlerce kadın seçme ve seçilme hakkının yanı sıra kadınlara iş ve mesleki eğitim verilmesi, çalışma alanlarında kadın-erkek eşitliği sağlanmasını talep etti.

Alexandra Kollontay, 1911’deki gösterileri şöyle yazmıştı: “İlk Uluslararası Kadınlar Günü, 1911’de gerçekleşti. Başarısı tüm beklentileri aştı. Almanya ve Avusturya’da Emekçi Kadınlar Günü, kadınlardan oluşan coşkun bir deniz gibiydi. Her yerde toplantılar düzenlendi, küçük kasabalarda ve hatta köylerde kadınlar salonları o kadar çok doldurdular ki, kadınlar erkek işçilerden yerlerini kendilerine bırakmalarını istediler.
Bu, kesinlikle emekçi kadınların ilk militan gösterisiydi. Erkekler, bir değişiklik yaparak evde çocuklarla kaldı ve eşleri, ev kadınları, toplantılara katıldı. 30.000 kişinin katıldığı en büyük sokak gösterileri sırasında, polis göstericilerin pankartlarını kaldırmaya çalıştı; kadın işçiler direndi. Ardından yaşanan arbede sırasında, kan dökülmesi ancak parlamentodaki sosyalist milletvekillerinin yardımıyla önlendi.
En başta, Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü’nün kutlanmasında bu tarihin seçilmesinin sebebi, 1848 yılında Almanya’da gerçekleşen Mart devrimleri sırasında Berlin’de öldürülenlerin anıldığı “devrimci” bir niteliğe sahip olmasıydı. Ve yine 18 Mart 1871’de başlayan Paris Komünü’nün yıldönümü olarak bu tarihte anmalar yapılıyordu.
1913’te Uluslararası Emekçi Kadınlar Günü, 8 Mart’a alındı. Bu gün, o günden beri emekçi kadınların militanlık günü olarak kaldı.
”Sonraki yıl Fransa, Hollanda ve İsveç de kadınların mücadele gününü kutlamaya başladı. Yapılan gösterilerde kadınların gündeminde her an patlak vermesi muhtemel olan dünya savaşı vardı.
1913’te 8 Mart’ta düzenlenen kadınlar günü Rusya’da da kutlandı. Çarlık Rusyası şartlarında açık gösteri düzenlemenin neredeyse imkansızdı. Ancak birkaç yıl sonra devrim saflarında savaşacak öncü sosyalistler, kadınlar gününün gizli etkinliklerle kutlanmasını, iki yerel işçi gazetesinde günün anlam ve önemini anlatan yazılar yayınlanmasını sağladılar. Hatta bu yazılarda Clara Zetkin’in dayanışma duygularını ilettiği ifadelere yer verdiler.
Alexandra Kollontay, 1920’de yazdığı yazıda; 1913’te gerçekleşen Rusya’daki ilk kadınlar günü kutlamasını şu sözlerle anlattı: “O karanlık yıllarda toplantı yapmak bile yasaktı. Fakat Petrograd’da partili kadınlar “Kadın Sorunu” başlıklı bir etkinlik düzenledi. Bu illegal bir etkinlikti ama salon tıklım tıklım doluydu. Parti üyeleri konuşmalar yaptı. Fakat bu gizli toplantı polis baskını ile yarıda kesildi ve konuşmacıların çoğu tutuklandı.
Bu etkinlik Çarlık baskısı altında yaşayan Rusya’daki kadınların Uluslararası Kadınlar Günü’ne katılımı ve desteği açısından önemliydi. Bu Çarlık hapishanelerinin, idam sehpalarının Rusya’daki işçilerin mücadele ruhunu öldüremeyeceğinin, Rusya’da bir şeylerin sarsılmakta olduğunun ilk işaretiydi.”
Neden 8 Mart ?
Pek çok ülkede kutlanacak bugün için ortak amaç ve ilkeler ortaya konmuş olsa da kesin bir tarih belirlenmemişti. Her yıl ilkbahar aylarında farklı tarihlerde kutlanan kadınlar gününün 8 Mart’ta kutlanması kararıysa 1921’de Moskova’da yapılan Üçüncü Uluslararası Kadınlar Konferansı’nda alındı.
Bu kararla 8 Mart 1857’de ABD’de yaşamını yitiren 129 kadın tekstil işçisi ve 8 Mart 1917’de Şubat Devrimi’nin fitilini ateşleyen grevleri başlatan, “ekmek ve barış” sloganıyla sokaklara dökülen Petrogradlı dokuma işçisi kadınların anısına 8 Mart, Dünya Emekçi Kadınlar Günü olarak kutlanmaya başlandı.
Birleşmiş Milletler 1977’de Kabul Etti Ama…
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 8 Mart’ın “Dünya Kadınlar Günü” olarak kutlanmasını, kutlamaların başlamasından yıllar sonra, 1977 yılında kabul etti. Ancak BM, bu günü kadınların mücadele günü olarak göstermekten geri durdu. BM’nin ilgili kararında günün tarihçesine değinilmedi.
Sovyetler Birliği’nde 8 Mart

Ekim Devrimi’nin ardından Sovyetler Birliği’nde 8 Mart coşkuyla kutlanan bir mücadele gününe dönüşmüştü. Bununla birlikte kadınların sosyal ve siyasi yaşama katılması, kadın-erkek eşitliğinin sağlanması yönünde pek çok düzenlemeye imza atıldı.
Emekçi Kadınlar Günü’nün tarihinin sabitlenmesi ile Sovyetler Birliği’nde ve daha sonra kurulan tüm sosyalist devletlerde bu gün resmi tatil ilan edildi.
İzleyen yıllarda kadınlar 8 Mart’larda ülke ve dünya gündemi ile gelişen olumsuzlukları da protestolarına konu etti. 1937’de İspanya’da kadınlar 8 Mart’ta kitlesel gösterilerle faşist Franco rejimini protesto etti. 8 Mart 1943’te ise İtalya’da kadınlar Mussolini yönetimini hedef alan gösteriler yaptı. Tıpkı 1940’larda İkinci Dünya Savaşı’nda savaşmak üzere çocuklarını askere göndermek istemeyen Avrupalı kadınlar gibi, 1960’larda da ABD’li kadınlar Vietnam Savaşı’na oğullarını göndermek istemediklerini dile getirdi.
Türkiye’de 8 Mart Tarihi
Türkiye’de İlk Kutlama TKP’li Kadınlardan.

Türkiye’de ise 8 Mart ilk kez 1921 yılında Mustafa Suphi ve 14 arkadaşının öldürülmesinin ardından Ankara yakınlarında bir bağda gerçekleştirilen anma toplantısında Türkiye Komünist Partisi üyesi kadınlar tarafından kutlandı.
TKP’li kadınlar 8 Mart’ı “Emekçi Kadınlar Günü” adıyla kutlama kararı almıştı. 1975 yılında kurulan İlerici Kadınlar Derneği, 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü ilk kez yaygın olarak ve sokaklarda kutlamaya başladı.
Birleşmiş Milletler’in 1975 yılında, 1975 ile 1985 yılları arasını “Kadın 10 Yılı” olarak adlandırmasından sonra aynı yıl Türkiye’de Kadın Yılı Kongresi yapıldı. Bu kongrenin yapılmasından sonra 8 Mart’a olan olumsuz tepkiler azaldı. Yine aynı yıl İlerici Kadınlar Derneği’nin faaliyetleriyle birlikte 8 Mart Türkiye’de yeniden kutlanmaya başlandı.

Ancak 12 Eylül 1980 Darbesi’nden sonra yönetime el koyan askerî cunta yönetimi, 4 yıl boyunca 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde hiçbir etkinlik veya kutlama yapılmasına izin vermedi.
1984 yılından sonra Dünya Kadınlar Günü, çeşitli kadın örgütleri ve bireysel olarak kutlanmaya ve anılmaya tekrar başlandı. Bu tarihten itibaren farklı gruplar tarafından da benimsenmeye başlanan günün etki alanı genişlemeye devam etti. Sonrasında gün, devlet dairelerinde ve özel kurumlarda kutlanmaya başlandı. Ayrıca bazı şirketler kurumsal sosyal sorumluluk adı altında bu güne özel, reklam ve pazarlama faaliyetleri oluşturma kararı aldı.
2003 yılında 8 Mart etkinlikleri kapsamında yer alan ve Taksim’de yapılan Feminist Gece Yürüyüşü, takip eden yıllarda başka şehirlerde de düzenlenmeye başladı.

Ancak 2014 yılında İstiklal Caddesi ve Taksim Meydanı çevresine güvenlik gerekçeleriyle yürüyüş ve miting yapma yasağı getirildi. Bu olaydan sonra gece yürüyüşleri birkaç yıl daha yapılmaya devam etse de, 2019 yılında İstiklal Caddesi’nde yürüyüş yapmak isteyen binlerce kadının yürüyüş yapması engellendi.
Türkiye’de bu günün kutlanmasına ilham olan kadınların günümüze kadar uzattığı bayrağı bugün birçok farklı alanda başarı gösteren kadınlar taşıyor. Bu kadınlar, hemcinslerine ilham olmanın yanı sıra daha güzel ve eşit bir dünya yaratmak adına bilgi ve deneyimlerini paylaşarak mücadelelerine devam ediyorlar.