#2.Gün
Hazırlayan: Zafer AYDIN
15 Haziran 1970 Pazartesi günü Türkiye sanayisinin en büyük üretim üssü İstanbul ve Kocaeli’de kurulu fabrikalarda üretim durdu. Her gün işçileri üretime çağıran fabrika düdükleri o sabah, üretim yapılmayacağının habercisiydi. İşyeri temsilcileri, ünite temsilcileri ve öncü işçiler bulundukları bölümlerde yaptıkları konuşmalarla, sloganlarla, şalterleri indirip eylemi başlattılar. DİSK’in örgütlü olduğu bütün fabrikalarda üretim durduruldu. Böylece bölgesel nitelikte bir genel grev başlatıldı.
Üretimi durduran işçilerin bir kısmı fabrikalarını terk etmek yerine işyerinin bahçesinde bekleyerek eylemlerini sürdürdüler. Örneğin Auer, Uzel, Grundig gibi fabrikalarda ilk gün böyle geçti. Çoğu fabrikada ise üretimi durduran işçiler, üretim alanlarını koruyacak yeterli sayıda nöbetçi bırakarak sokaklara çıktılar.
Bölgede bulunan fabrikaların işçileriyle buluştular. Yanlarına eşlerini çocuklarını aldılar. DİSK üyesi olamayan fabrikaların önüne giderek işçileri mücadeleye, eyleme, birlikte yürümeye davet ettiler. Bir zincirin halkaları gibi birbirine eklenerek ilerleyen işçi kortejleri önlerine çıkan asker barikatlarını aşarak yürüdü. İstanbul’un Anadolu Yakası, Bakırköy-Topkapı ve Boğaz-Levent hattı ile Haliç bölgesi kitlesel işçi gösterilerine ev sahipliği yaptı. Kocaeli’de ise İstanbul ve Sakarya taraflarında yer alan fabrikaların işçileri iki koldan Kocaeli merkezine yürüyerek burada büyük bir miting yaptılar. Her taraftan aynı ses yükseliyordu: “DİSK’i kapattırmayacağız”, “Anayasal hakkımızın ortadan kaldırılmasına izin vermeyeceğiz.” Sokağa çıkan işçiler Adalet Partisi iktidarına karşı öfke doluydu. Bu öfke 15 Haziran Pazartesi günü akşam saatlerinde Başbakan Demirel’in kardeşlerinin de ortak olduğu Kartal’da kurulu Haymak Fabrikası önünde patladı. Haymak’ta Maden-İş örgütlenmesini engellemek isteyen işveren, Eskişehir’den işçi getirmişti. İşverenin getirdiği adamların işçilerin eylemine müdahale etmek istemesi fabrikada kavganın yaşanmasına yol açtı. Haymak’ta yaşanan gerilimin bilgisinin yürüyüş kollarına ulaşmasıyla işçi kortejleri de yönünü Haymak’ın önüne çevirdi. Burada toplanan on bin civarında işçi işyerinin idare bölümünü basarak masa sandalye ve benzeri büro malzemelerini camdan aşağı attı. Ankara’da yayınlanan günlük Ulus gazetesi çalışanları da iş bırakıp gazeteyi yayınlamayarak direnişe destek verdiler. Eylemlerin ilk gününde Başbakan Demirel “Devlet her güçten kuvvetlidir” açıklamasını yaparken bir anlamda işçilerin sahip olduğu gücü farkettiğini de ima ediyordu. İşçiler eylemleri bitirip ertesi gün yeniden buluşmak üzere sokaklardan ayrılırken DİSK Genel Merkezi polisler tarafından basıldı ve arama yapıldı.
***
16 HAZİRAN EYLEM BÜYÜYOR: KODAMANLAR BİZİ GÖRSÜN
16 Haziran Salı günü yine bacalar tütmedi, üretim yapılmadı. 15 Haziran günü üretimi durdurup sokağa çıkmayan işçiler de bu kez sokaklardaydı. Bir önceki gün fabrikalarını sıkı sıkıya kapatan, işçilerin eyleme katılmasına engel olan Türk-İş’in yetkili olduğu işyerlerinin sahipleri de Haymak’ta yaşananların tedirginliğiyle kapıları ardına kadar açmıştı. Kitleselleşen işçi kolları bölgelerin dışına çıkıp ana caddelere, kentin merkezlerine yöneldiler.
Bakırköy ve Topkapı’dan gelen işçi kolu önüne konulan polis, asker barikatlarını, tanklarla yapılan engellemeleri aşa aşa, Fındıkzade, Vatan Caddesi, Beyazıt Meydanı ve Sultanahmet’ten Vilayet’in önüne gelmiş, buradan Eminönü’ne inmişti. Valilik ise işçilerin Beyoğlu tarafına geçmesini engellemek üzere köprüleri açmıştı. Haliç bölgesinde de fabrikalar boş, sokaklar doluydu. Haliç bölgesindeki işçiler birkaç koldan yürüdüler. Bir kol Unkapanı yönüne, bir başka kol ise Kağıthane tarafına yöneldi. Bazı işçi kolları da bölgede kalarak gösteri yaptı. Boğaz-Levent-Beşiktaş hattında yer alan fabrikaların toplanma merkezi Levent Oto Sanayii’nin önüydü. İstinye’den ve Beşiktaş tarafından gelen fabrikaların işçileriyle Levent- Mecidiyeköy bölgesinde kurulu fabrikaların işçileri burada buluşarak yönlerini Taksim tarafına çevirdiler. İşçi kolu çok fazla ilerleyemeden yolu polis tarafından kesildi. Polisin yürüyüşe engel olmak istemesi ve kortejin önünde bulunan kadınlara saldırmasıyla büyük bir çatışma yaşandı. İşçiler polisin ateşli silahlarla saldırısına taşlarla karşılık verdiler. İşçinin kararlılığı karşısında direnç gösteremeyen polisler çareyi kaçmakta, civardaki evlere sığınmakta buldu. Polisin kaçarken yola saçtığı kask, cop, kalkan ve bir adet tabancaya işçiler tarafından el konularak Profilo Fabrikası’nın bahçesinde sergilendi. Bu çatışmada 6’sı kurşunla olmak üzere 23 işçi ile 8 polis yaralanmıştı. Polis barikatını aşan işçiler yollarına devam ederken bu kez de Şişli tarafında önleri kesildi. Akşam saatleri yaklaşmıştı, bu barikatı zorlamayan işçiler fabrikalarına geri döndüler.

Anadolu Yakası, 16 Haziran günü işçilerin en hareketli olduğu bölgeydi. Sokağa çıkan işçiler daha fazla görünür hale gelmek, taleplerini daha fazla insana duyurmak amacındaydı. Bu nedenle bir önceki güne göre güzergahlar çeşitlendi ve daha merkezi bölgeler hedef seçildi. 15 Haziran günü Kartal istikametine yürüyen Otosan işçileri bu kez Üsküdar’a doğru yürüyüşe geçtiler. Gebze-Çayırova bölgesinin işçileri Ankara Asfaltı üzerinde yürürken Kartal-Maltepe’nin sahil tarafında bulunan fabrikaların çalışanları yönlerini Kadıköy’e çevirmişlerdi. Kadıköy istikametine yönelen işçiler bir yol ayrımına geldiğinde “Kodamanlar bizi görsün” diye zenginlerin oturduğu Bağdat Caddesi’nden yürümeyi tercih ettiler. Fenerbahçe Stadı önüne gelen işçi kortejinin yolu bir kez daha kesildi. Verilen emir işçilerin Kadıköy İskelesi’ne inmesinin engellenmesiydi. Bir kez daha çatışma çıktı. Çatışmaya Üsküdar’dan gelip Kadıköy üzerinden fabrikalarına dönmek üzere olan Otosan işçilerinin de dahil olmasıyla polis iki işçi grubunun arasında kaldı. Polisin silah kullandığı işçilerin de taş ve sopalarla karşılık verdiği çatışmanın sonunda asker, polis ve işçilerden onlarca kişi yaralandı. Mutlu Akü işçisi Yaşar Yıldırım, Tekel işçisi Mehmet Gıdak ve Vinilex işçisi Mustafa Baylam ile Toplum Polisi Yusuf Kahraman yaşamını yitirdi. (Genel kanı, 16 Haziran günü yaşamını yitiren Fenerbahçe İşkembecisi sahibi Abdurrahman Bozkurt’un başka bir husumet nedeniyle öldürüldüğü yönündedir. Eldeki bilgi ve belgeler bu konuda kesin yargı belirtmeye yeterli olmasa bile tersini kanıtlayacak veriye de rastlanmamıştır. Bu nedenle ölü sayısını 4 saymak daha uygun olacaktır.)
Eylemler sırasında öfkeli işçi toplulukları Adalet Partisi’nin Kadıköy ve Kartal’da bulunan ilçe örgütü binalarını tahrip ettiler. 15 Haziran’da Beşiktaş ve Eyüp karakollarından olduğu gibi 16 Haziran’da da Kadıköy ve Kartal karakolları ile gözaltı araçlarından gözaltına alınmış arkadaşlarını kurtardılar.
Direnişin bir diğer kenti Kocaeli’de işçiler 15 Haziran’a göre daha kitlesel, daha örgütlü ve daha coşkulu bir biçimde eylemdeydi. Yine iki koldan (İstanbul ve Adapazarı) yürüyen işçiler kent meydanında buluştular. Burada büyük bir miting yaptılar. Yürüyüş sırasında temsilcilerinin gözaltına alındığı haberi gelmesi üzerine oturma eylemi yaparak yolu trafiğe kapatan işçiler arkadaşlarının serbest bırakılmasını sağladılar.
16 Haziran gününün en trajik eylemi ise Ankara’da yaşandı. İşçi sayısının az, sendikalaşmanın düşük olduğu Ankara’da işçiler ve devrimci gençler Ankara Sanayi Sitesi’ne gidip işçileri eyleme katılmaya çağırdılar. Eylem çağrısı yapanlara polis müdahale etti. Sanayi Sitesi esnafı ve onların yanında çalışanlar da polisin yanında saf tutup saldırıya ortak oldular.

İşçilerin sokakları doldurduğu saatlerde hem 1. Ordu Komutanı Kemal Atalay, hem de İçişleri Bakanı, Emniyet Genel Müdürü, Jandarma Genel Komutanı ve İstanbul Valisi DİSK Genel Başkanı ve Yürütme Kurulu üyeleriyle görüşme yaptı. İlk görüşme 1. Ordu Karagâhı’nda, ikinci görüşme ise İstanbul Valiliği’nde gerçekleştirildi. Bu görüşmelerde 1. Ordu Komutanı “sokakların asker ve işçi ceseteriyle dolu” olduğundan bahisle eylemden vazgeçmelerini istedi. Sendikacıları tutuklamayla tehdit etti. Aynı baskı Vilayette yapılan görüşmede de sürdü. Vilayetten çıkan Kemal Türkler, ölü ve yaralılar hakkında devlet yetkililerinin verdiği bilgi üzerinden işçilere “Provakasyona gelmeyin, askerle karşı karşıya gelmeyin” açıklaması yaptı. Türkler aynı açıklamasında 17 Haziran Çarşamba günü yapmayı planladıkları mitingden vazgeçmediklerini, ancak Cumartesi gününe ertelediklerini söyledi. DİSK yöneticileri gerçek ölü ve yaralı sayısını ise DİSK Genel Sekreteri Kemal Sülker’in Vilayetten sora gittiği Hürriyet gazetesinden edindiği bilgiyle öğrendiler.
***

***
İŞÇİLERE KARŞI SIKIYÖNETİM: HAPİS VE İŞTEN ATMA
İşçi eylemlerinin yarattığı korku ve tedirginlik hemen kendini gösterdi. Eylemi “can ve mal güvenliğine karşı ayaklanma” olarak gören Başbakan Demirel, Bakanlar Kurulu’nu olağanüstü toplantıya çağırdı. Bakanlar Kurulu, 16 Haziran günü saat 21.00’den başlamak üzere İstanbul ve Kocaeli’nde Sıkıyönetim ilan etti. Sıkıyönetimin çıkardığı tebliğlerle gösteriler yasaklandı, genel kurul ve benzeri toplantılar ile çeşitli sosyal etkinlikler izne bağlı hale getirildi. Askeri birlikler ve tanklar 17 Haziran’dan itibaren fabrikaların önüne konuşlanarak işçilerin fabrikalardan çıkmasına karşı önlem aldı. Askerlere girişilecek herhangi bir fiili harekete karşı vur emri verildi.
DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler, Yürütme ve Yönetim Kurulu üyeleri ile işçi temsilcileri gözaltına alındı, tutuklandı. Gözaltına alınan işçi temsilcilerine polis merkezlerinde işkence yapıldı. Gözaltına alınıp tutuklananlar arasında devrimci gençler de vardı. Tutuklu 263 kişi hakkında Sıkıyönetim mahkemelerinde 67 dava açıldı. Askeri mahkemelerde karara bağlanan 29 dosyada çeşitli hapis cezaları verildi. İşçiler, DİSK yöneticilerinin ve arkadaşlarının yargılandığı davaları yakından takip ettiler. Sıkıyönetim Komutanlığı işçilerin duruşmaları takip etmesini önlemek maksadıyla duruşma salonuna girişte kravat takma zorunluluğu getirdi. Demir Döküm işçileri çalışırken kullandıkları ter bezlerini, mendilerini boyunlarına takarak bu yasağı deldiler. Kemal Türkler’in de aralarında olduğu ana davada yargılananlardan bir kısmı 99 gün tutuklu kaldı. Tutukluluk Sıkıyönetimin kalkmasının ardından dosyaların devredildiği sivil mahkemenin kararıyla sona erdi. Serbest bırakılan DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler ziyaret için gittiği fabrikalarda büyük bir coşkuyla, Doğu Galvaniz gibi bazı fabrikalarda da kurban kesilerek karşılandı. Kemal Türkler’in ve DİSK yöneticilerinin yargılandığı dava ise 14 yıl sürdü ve 1984 yılında beraatla sonuçlandı. Sıkıyönetimi fırsat olarak değerlendiren işverenler işçi kıyımına girişti, çeşitli fabrikalarda 1100 işçi işten çıkarıldı. DİSK dayanışma kampanyaları örgütleyerek hapisteki işçilerin ailelerine ve işten atılanlara destek sağladı.

***
ARTÇI EYLEMLER
Tank namluları fabrikalara çevrilmişken işçilerin sokağa çıkması pek mümkün olmadı ama eylemler de bıçakla kesilir gibi kesilmedi. Bu kez fabrikalarda üretim yapmayarak ya da üretimi düşürerek eylemlere devam edildi. Üstelik bu eylemlerin bir kısmı Türk Philips’te olduğu gibi askerlerin mangalar halinde üretim sahasında dolaşmasına, “Çalışın” baskısına rağmen yapılmadı. En uzunu on günü bulan bu direnişler ya işçi atılmaması ya atılan işçilerin geri alınması ya işçilerin temsilcilerin askere polise verilmemesi ya da eylemde geçen iki günün ücretlerinin ödenmesi karşılığında peyderpey sona erdi. Öte yandan 18 Haziran günü İzmir’de 24 saatlik bir iş bırakma eylemi gerçekleştirildi. DİSK üyesi Maden-İş,Lastik-İş ve Gıda-İş’in örgütlü olduğu fabrikalarda gerçekleşen eylem sırasında işçilerin sokağa çıkma ihtimaline karşı asker ve polis tarafından yoğun tedbirler alındı. 17 Haziran günü Adapazarı’nda Lastik-İş’in örgütlü olduğu fabrikalarda da iş bırakma eylemi yaşandı. 15-16 Haziran’ın artçı direnişleri içinde en sarsıcısı Haliç bölgesinde kurulu Gıslaved Lastik Fabrikası’nda yaşandı. İşçiler eylemde geçen iki günün ve ardından fabrikanın kapalı tutulduğu üç günün, yani beş günlük ücretlerini talep ettiler. İşveren buna yanaşmadı, dahası Kauçuk-İş’e geçenlere bu parayı vereceğini açıkladı. İşçilerin buna yanıtı ise 13 Ekim 1970 tarihinde fabrikayı işgal etmek oldu. İşgal eyleminin üçüncü gününde polis fabrikaya müdahale etti. İşçilerden Hüseyin Çapkan polis kurşunuyla öldü. Polis şiddetine maruz kalarak beyin kanaması geçiren Hasan Kırık ise 19 Mart 1971 tarihinde yaşamını yitirdi.
***

YASA UYGULANAMADI
274 sayılı Sendikalar Kanunu’nda tadilat yapan 1317 sayılı Kanun 1970 yılının Ağustos ayında Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmişti. Yasaya karşı önce Türkiye İşçi Partisi (TİP), hemen ardından da CHP iptal talebiyle Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi 8-9 Şubat 1972 tarihinde verdiği kararla 1317 sayılı Kanun’un üçte bir temsili öngören düzenlemesini iptal etti. Anayasa Mahkemesi kararı 19 Ekim 1972 tarihinde Resmi Gazete’de yayınlandı. Kanunun yürürlüğe girmesiyle Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi arasında iki yıla yaklaşan bir zaman geçmiş olmasına rağmen yasanın işçilerin itirazına konu olan düzenlemesi uygulanamadı. Çalışma Bakanlığı’nın Ankara’yı pilot bölge olarak ilan etmesine ve uygulamada ısrar etmesine rağmen bu başarılamadı. Bunda 15-16 Haziran Direnişi’nin ve DİSK tarafından yapılan uygulanırsa yeni eylemlerin gündeme geleceği açıklamasının etkili olduğunu söylemek mümkündür. Ayrıca iş mahkemelerine bakan hakimlerin” 275 sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev Lokavt Kanunu’nda yetki konusunu düzenleyen maddeler varken 1317 sayılı Kanun’la yapılan değişikliğin uygulanamayacağı” yönünde ortak bir karar alması da düzenlemenin karşılık bulamamasında etkili olan bir diğer faktördü.
***
∗∗∗

Zafer AYDIN KİMDİR?
1963 Kars doğumlu. İlkokulu Kars’ta, ortaöğretimini İstanbul’da tamamladı.Trakya Üniversitesi Eğitim Fakültesi mezunu. Yayıncılık ve sendika dergilerinde editörlük yaptı. 25 yılı aşkın bir süre, Kristal-İş Sendi- kası’nda eğitim uzmanı olarak çalıştı. Birgün, Radikal, Cumhuriyet gazeteleri ile çeşitli dergilerde ve internet sitelerinde yazıları yayınlandı. Yaşam Radyo’da, üç yıl kadar “İşbaşı” adlı programı hazırlayıp sundu. Artı TV’de “Emek ve Hayat” adlı programla kısa bir televizyonculuk tecrübesi yaşadı.
Yayınlanmış kitapları:
Mektepten Sokağa Liseli Gençlik, İlerici Liseliler Derneği (İLD) 1977-1980 (Sosyal Tarih Yayınları, 2023)
’68’in İşçileri (Ayrıntı Yayınları, 2021)
İşçilerin Haziranı ( Ayrıntı Yayınları, 2020)
Grevden İşgale Singer Eylemleri 1964-1967-1969 (Sosyal Tarih Yayınları, 2015)
Geleceğe Yazılmış Mektup 1968 Derby İşgali (Sosyal Tarih Yayınları, 2012)
“Kanunsuz” Bir Grevin Öyküsü Kavel 1963 (Sosyal Tarih Yayınları, 2010)
Forum mu Yapsak Yoksa Devrim mi (Versus, 2008)
Sollamalar (Aykırı Yayınları, 2006)
Aziz Çelik ile birlikte,
Paşabahçe 1966, Gelenek Yaratan Grev (TÜSTAV, 2006)
Temel Sendikal Bilgiler (Kristal-İş, 2006)
Küreselleşme ve Sendikal Hareket (Kristal-İş,1997)
Belgesel Filmler “Çoban Ateşlerinin Yandığı Yerde Kavel’de” Melih Biçer ile birlikte (2016) “İşçilerin Haziranı” Cihangir Köse ve Nesrin Uçar ile birlikte (2023)
Gazetemiz yazarlarından Zafer Aydın’ın, 15-16 Haziran İşçi Direnişi’nin yıldönümü nedeniyle Birgün Gazetesi için hazırladığı yazı dizisinin “2. Gün’ü” yayınlıyoruz.
3. Gün – Eylemler Başlıyor: Dünden Bugüne 15-16 Haziran’ın Etkileri (Yarın)