
ATATÜRK TUZLA’DA: 5 Haziran 1928 ve 5 Ağustos 1929’da iki kez Tuzla’yı ziyaret eden Atatürk Tuzla Tren İstasyonu’nda…
Çağdaş Tuzla’nın bir Yılı.
Halil Özen / Çağdaş Tuzla Gazetesi / 29 Ekim 2025
Bugün, Cumhuriyetimizin 102. yılını kutlamanın onurunu yaşıyoruz. Ve bu anlamlı günde, bizim için bir başka gurur kaynağı daha var: Tam 23 yıl önce, 29 Ekim 2003’te yani Cumhuriyetimizin kuruluşunun 80. yılında yola çıkıp ilk sayımızı yayınlayarak yerel gazeteciliğe attığımız o imza, uzunca bir aradan -10 yıl- sonra, geçen yıl yine bir 29 Ekim’de tazelendi: Çağdaş Tuzla Gazetesi’nin dijital yayın hayatına yeniden başlamasının birinci yılı. “İlkeli, omurgalı, temel insan haklarından, barıştan, laik Cumhuriyet’ten, özgürlükten, işçi sınıfı ve ezilenlerden yana yayıncılık yapacağız.” demiştik.

Bir yıl geçti. Ve bu bir yıl, sadece gazetemizin değil, ülkenin, siyasetin ve Tuzla’nın hafızasına kazınacak kadar yoğun ve sert bir dönem oldu. Türkiye’nin siyasi fotoğrafı karardıkça, bizler gerçeğin ışığını kalemimizde aradık.
Laik, Halkçı ve Omurgalı Duruşta Israr!
Çağdaş Tuzla, ilk günden bu yana anti-emperyalist, anti- faşist, anti- şövenist çizgisinden hiç şaşmadı. Halkçı ve özgürlükçü çizgisinden milim taviz vermedi. Cumhuriyeti kuran o temel değerler; laiklik, barış, eşit yurttaşlık ve emek, bizim için pazarlık konusu yapılmayacak kırmızı çizgiler oldu.
Bu bir yıl içinde, yargı eliyle siyasetin başta CHP olmak üzere dizayn edilme çabalarına ve partiler arası çıkar ittifaklarına karşı açık bir tavır aldık. Cumhuriyet Halk Partisi içinde atanmaya çalışılan “kayyım” girişimini, AKP’nin muhalefeti bölme ve dizayn etme projesinin bir başka parçası olarak gördük ve bunu net bir dille geçmiş tanıklıklarımızın da ışığında yazdık. Bu tutum, gazetemizin bağımsızlığının ve omurgasının simgesi oldu.
Emekten, Gerçekten Yana Bir Bakış

Sayfalarımızda en çok yer verdiğimiz kelime ’emek’ oldu. Tersanelerdeki işçi ölümlerinden sendikasızlaştırma politikalarına, taşeronluk düzeninden güvencesiz gençliğin çığlığına kadar, emekçinin sesi olduk. Emek Partisi’nin “Barajsız Sendika, Yasaksız Grev, Güvenceli İş” kampanyasını ayrıntılarıyla işledik. 15-16 Haziran İşçi direnişine ilişkin yazılar yayınladık. Bir gözümüz tersanelerdeyken bir gözümüz kamu çalışanlarındaydı. Gaziantep’te BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen’de idi.
Adalet mücadelesi verenlerin, toplumsal hak mücadeleleri içinde olan ve başta Gezi tutuklularının, Tayfun Kahraman’ın, Can Atalay’ın, Mücella Yapıcı’nın sesine ses kattık. Toplumsal katliamlara -Soma, Çorlu, Aladağ, Hendek, İliç vb.- dikkat çeken yazılar, haberler yayınladık. Çünkü biz biliyoruz ki, halkın iradesinin gasp edilmesine karşı durmak, sadece bir siyasi eylem değil, aynı zamanda en temel insanlık görevidir.
Yerel Haberciliğin Onuru: Tuzla’da Yolsuzluk

Yerel haberciliğin onurunu taşıyarak, Tuzla’daki en büyük skandalı, kimsenin yazmayı göze alamadığı “asrın yolsuzluğu” olarak anılan- ki ileri süreçte boyutları daha iyi anlaşılabilecek- hayali emsal transferi skandalını kamuoyuna ilk kez biz duyurduk.
Belgeleriyle, tapu kayıtlarıyla, belediye kararlarıyla yazdık. Bu yolsuzluğu toplam 4 ayrı birbirini izleyen haberle ifşa ettik. Yani fikri takip yaptık. Ve yapılan imar yolsuzluğu karşılığında elde edilen servetin bir kısmının da, bina bağışları yoluyla Şadi Yazıcı’nın tek yetkili olarak kurduğu vakfına aktarıldığını da haberleştirerek halka açıkladık.
Yeni CHP’li belediye yönetiminin bu konudaki -hala da devam eden- suskunluğunu eleştirdik. Özellikle bu konuda CHP’li Belediye Meclis Üyelerine, Belediye Başkanı Ali Eren Bingöl’ün koyduğu bu konuda konuşmama yasağını eleştirdik.
Ulusal basında Cumhuriyet, Birgün, Evrensel, Nefes gibi gazetelerde ve Duvar vb. pek çok internet sitesinde haberlerimiz büyük ses getirdi.

Gazeteci Timur Soykan Halk Tv.’de hem haberimize hem de bize yönelik tehditlere karşı değerlendirmelerde bulundu. Ve hatta bize sahip çıkmanın boyunlarının borcu olduğunu belirtti. “Onlar” ekibiyle tabi biz de gurur duyduk ve duymaya devam ediyoruz.
“Hayali Emsal Transferi” haberimiz Emek Partisi Milletvekili İskender Bayhan tarafından TBMM’ye soru önergesi olarak verildi.
Bu bizimki, sadece bir gazetecilik faaliyeti değildi; bu, bir yurttaşlık göreviydi. Çünkü yerel yolsuzluk, ülkenin genelindeki çürümüşlüğün en küçük, en somut aynasıdır. Ve en büyük tehlike de yeni seçilen CHP’li yönetimlerinin yolsuzluk yapan “AKP’li iş insanlarını” sponsor olarak (kimini kitap günleri sponsoru, kimine kreş yaptırtarak) kullanıp; “yaptıkları hırsızlıktan bir kısmını kamuya döndürüyoruz” bahanesi arkasına saklanıp uzlaşma yoluna – Tuzla örneğinde olduğu gibi- gitmelerini eleştirdik.
Bugün CHP, AKP’li kadrolarla, iş insanları ile iş yapmanın, onlarla varolan düzeni sürdürme isteğinin bedelini ödüyor. Bu sonuçları öngördük; ve karşı çıktık. Tabi yeni belediye yönetimi; “bakma o tarafa” moduyla hareket etti. Büyük bir saldırı altında olan ve halk iradesini boğmaya çalışanlara karşı verilen birleşik demokrasi mücadelesi zarar görmesin diye, bu konulardaki eleştirilerimizi de “sakin sakin” yapma yolunu tercih ettik.
Bir Yılın Tanıklıkları: Emek, Baskı ve Direniş

Çağdaş Tuzla, dijital yayınında geçen bir yılda yalnızca haber yapmadı; tanıklık etti, belgeledi, taraf oldu — halktan yana.
Emek mücadelesinin sesi
Bu bir yıl boyunca sayfalarımızda, işçi sınıfının ve emekçilerin direnişi eksik olmadı.
Gaziantep’te BİRTEK-SEN Genel Başkanı Mehmet Türkmen’in, sendikal örgütlenme hakkı için verdiği mücadeleyi ve başına gelenleri sayfalarımıza taşıdık. Mehmet Türkmen bizim de kahramanlarımızdan biri haline geldi. Tuzla’dan Adana’ya, Mersin’den Eskişehir’e kadar pek çok yerde işçilerin örgütlenme, güvenlik ve insanca yaşam taleplerini duyurduk.
Tersanelerde ölümlü iş kazalarının yeniden artışa geçtiği gerçeğini ısrarla vurguladık.
“Bu ölümler kader değil, kâr hırsının sonucu” dedik. Tuzla tersanelerinde yaşanan her kaybı, her ihmali, her sessizliği kayda geçirdik. Limter -İş’in, işlerinden atılan işçilerin geri dönmesi ve haklarının ödenmesi için gerçekleştirdikleri “Vinç İşgali” eylemini olay yerinden duyurduk.
Yine Kaynarca E-5’te yolu kesen kamu çalışanlarının yanlarından yayın yaptık. Emekçilerin ölümü, güvencesiz çalıştırılmaları, haklarının ödenmemesi devletin ve sermayenin sorumluluğu olduğu kadar sistemin de aynasıdır.
Baskı, sansür, kayyım: Basına yönelik saldırılar
Geride kalan bir yılda Türkiye, daha baskıcı bir yönetim biçiminin pençesinde geçti.
Siyasiler, gazeteciler tutuklandı, televizyon kanallarına ve internet medyasına para cezaları, erişim engelleri, reklam yasakları yağdırıldı.
Son olarak zaten tutuklu olan CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu, danışmanı Necati Özkan ve Merdan Yanardağ’ın casusluk suçundan tutuklanması, TELE 1 Televizyonu’na kayyım atanması, basın özgürlüğüne ve hukuk güvencesine yönelik saldırıların geldiği tehlikeli eşiği bir kez daha gösterdi.
Biz, Çağdaş Tuzla olarak bu baskı düzenine karşı kalemimizi eğmedik. Haber yaptık, belge sunduk, eleştirdik, yazdık. Çünkü biz biliyoruz: Gerçeğin sesi kısılırsa, toplum körleşir.
CHP üzerindeki baskılar ve halkın yanındaki gazetecilik

Bu bir yıl içinde, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun ve bir çok ilçe belediye başkanının tutuklanması, CHP’ye yönelik yargı baskısı, kayyım müdahaleleri, dava dosyaları gündemden düşmedi.
Biz de hem bu baskılara karşı yapılan mitingleri naklen yayınlamayı bir vicdani görev-sorumluluk olarak bildik; hem de CHP’ye kayyım olarak çökmeye çalışan ve yakından tanıdığımız eski siyasetçilerin teşhirinde kamuoyunu eski dönem tanıklıklarımızla bilgilendirdik. Bu konuda pek çok haber yaptık.
İmamoğlu ve arkadaşlarını “milli takım kuruyoruz” diye CHP’ye Baykal zamanında alınırken ben de CHP üyesiydim. Bu alınmayı destekleyenlerin başında çığırtkan Mehmet Sevigen geliyordu. CHP Genel Sekreter Yardımcısı idi o zamanlar. Berhan Şimşek milletvekiliydi. Gürsel Tekin Kılıçdaroğlu’nun Genel Sekreteri olunca Şimşek, İstanbul İl Başkanlığını yaptı onların. Kılıçdaroğlu milletvekili ve CHP Grup Başkan Vekili idi. Gürsel Tekin onların 2009 seçimlerinde adaylaşırken CHP İstanbul İl Başkanları idi. Yani 2008 yılından 2024 yılı Ocak ayına kadar hep birlikte mutlu mesut yaşadılar. Tam 15 yıl. Hepsinin resimleri, konuşmaları, kucaklaşmaları arşivde. Tez konusu olabilir.” Siyaset-siyasetçi ve ahlak” konulu.
Bu gelenleri nasıl kucakladıkları, Tuzla özelinde (biz Cemil Ekşi’yi bildiğimiz için; en son henüz CHP’ye geçmeden ANAP Belediye Başkanı iken Orhanlı’ya belediyenin iş makineleri ile gömülen zehirli varilleri ve diğer dosyalarını ) itiraz eden bizleri muhatap almadan zafer kazandıklarını sandıkları zamanları da yaşadık.

O zamanlar çok mutluydu; şimdi şikayet edenler. Partiden bu nedenle istifa eden yüzlerce gerçek CHP’liye ne oluyor diye bile sormadılar. Şimdi onların gözünde “CHP Holding” oldu. “Partiyi satın aldı” dedikleri kişiler o zaman da acaba şimdiki gibi mahir miydiler?; diye düşünmeden edemiyor insan.
İşte bu sahte CHP’lilerin hepsinin, AKP’nin muhalefeti dizayn etme projesinin bir parçası olduklarını açıkça ortaya koyduk. CHP’deki Özgür Özel liderliğinde gerçekleşen değişimin hem CHP, hem de ülkemiz için bir mecburiyet olduğunu; hatta belki de ülkemiz için son şans olduğunu düşünerek.
Bu tutum, Çağdaş Tuzla’nın bağımsız duruşunun ve sadece gerçeği arayışının en somut ifadesidir.
Biz, iktidarın baskısına da, muhalefet içi çıkar ilişkilerine de aynı mesafede durduk: halkın yanında.
CHP’de ve ülkede değişim: Bir ihtiyaç, bir zorunluluk!
Yazılarımızda defalarca vurguladık:
CHP’deki genel başkanlık değişimi, bir kişisel hesaplaşma değil, nesnel bir zorunluluktu.
13 yıllık genel başkan Kemal Kılıçdaroğlu partiye sürekli yenilgiler yaşatmış; bu süreçte muhalefet zayıflamış, AKP karanlığı memlekette daha da kökleşmiştir.
Özgür Özel’in genel başkanlığı, halkın ve ülkenin içinde bulunduğu tıkanmayı aşmak için ortaya çıkan sosyal ve siyasal bir zorunluluğun sonucudur.
Bu değişim, yalnızca CHP’nin değil, Türkiye’nin geleceği için bir ihtiyaç olarak gerçekleşmiştir.

102. yılda Cumhuriyet’in görevi yeniden başlıyor
Bugün, 29 Ekim 2025’te — Cumhuriyet’in 102. yılında — o ilk kurucu günün ruhuna belki de her zamankinden daha fazla ihtiyaç var.
Emperyalizmin yeniden ve çok daha acımasızca şekillendirdiği dünyada, ülkemiz daha bağımsız, daha anti-emperyalist, daha halkçı, kamucu bir Cumhuriyet idealine muhtaçtır.
Ve biz biliyoruz:
Cumhuriyet, halktan koparıldığında değil; halkla, emekle yeniden kurulduğunda yaşar. “Emperyalizme ve onun yerli işbirlikçilerine karşı mücadele etmek, bugün her zamankinden daha yakıcı bir görevdir.”
Birinci Yılımızda, Pusulamız Aynı
Hemen bütün sol partilerin ilçe başkanları gazetemizde yazılar yazdılar. CHP İlçe Başkanı Hasan Ulvi Zengin, İşçi Partisi İlçe Başkanı Önder Özbey, Türkiye Komünist Partisi İlçe Başkanı Melih Can Sökmenoğlu, Emek Partisi İlçe Başkanı Çilem Tekalmaz, Emek Partisi Genel Başkanı Seyit Aslan, Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı Levent Tüzel, İstanbul Milletvekili İskender Bayhan, Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği Başkanı Adile Doğan, Atatürkçü Düşünce Derneği Tuzla Şube Başkanı Şengül Özpağada ve benzeri pek çok kişi ve kurum gazetemizi desteklemek ve demokrasi mücadelesine katkı yapmak için elinden geleni yaptı. Yine yazarlarımızdan, Zafer Aydın’a, Sadık Güleç’e, Aslı Odman’a demokrasi mücadelesine yaptıkları katkılardan dolayı teşekkür ediyoruz. Bu yıl demokrasiyi savunan diğer parti ve kurumlarla da ilişkilerimizi geliştirerek daha kapsayıcı bir gazeteyi yayınlama gayreti içinde olacağız.

Bir yıl boyunca Çağdaş Tuzla, hiçbir çıkar grubuna, hiçbir iktidar odağına teslim olmadı. Bizim tek sahibimiz, gerçektir. Tek muhatabımız, halktır. Tek pusulamız, Cumhuriyet’tir. Tuzla’da demokrasiden yana olan herkesin ortak platformu, sözünü söyleyebildiği bir mecra olabilmek bizim en önemli hedefimizdir. Önümüzdeki günlerde daha etkili bir gazete yayınlayabilmek amacıyla daha çok çalışacak; verilmeye çalışılan birleşik demokrasi mücadelesine desteğimizi, kazanıncaya kadar sürdürmeye devam edeceğiz.
İlk günkü inançla, omuz omuza vererek diyoruz ki: “Halkın haber alma hakkı kutsaldır.” “Gazetecilik bir direniş biçimidir.” “Laik Cumhuriyet, halkın sesidir.”
Yaşasın 29 Ekim. Yaşasın laik, sosyal, demokratik Cumhuriyet. Yaşasın emeğin Cumhuriyeti.


