GENÇ BAKIŞ – Birkan TUNÇ
ULUSAL AYDINLANMA
İnsanlık yaratılışından itibaren çevresindekileri gözlemlemeye ve sahip olduğu merak güdüsünü yaptığı araştırmalar ile tatmin etmeye çalışmıştır. Zamanla tek başına bulduğu cevapların yetersiz ve güçsüz olduğunu anlayarak daha güçlü cevaplar bulmak için “birlikte çalışmak” yolunu tercih etmiştir. Böylece hem kendi, hem de birlikte çalıştığı insanların düşünsel gelişiminde çok hızlı bir ilerleme sağlayabilmiştir. Tarihi gerçekler bize göstermektedir ki, bilimsel alanda çağının süper gücü konumunda bulunmuş tüm uluslar, sahip oldukları bireylerin kişisel başarıları ile değil ama ulus olarak elde ettikleri başarılar ile bulundukları konuma gelebilmişlerdir. Antik Yunan ve Roma’dan Çin İmparatorluğu’na, Osmanlı’dan günümüz Amerika’sına kadar tüm büyük uluslar bu şekilde yönlendirici güç olabilmişlerdir.
Ülkemizin gerek siyasi ve gerek sosyal anlamda birçok eksiklikleri olduğu; demokrasimizin yetersiz, insan haklarının acınacak durumda olduğu bir gerçektir. Her gün, herkesin söylediği gibi tüm bu sorunların en temel sebebi en açık deyişle cahilliktir. Okuma-yazma seviyemiz ne yazık ki gelişmiş toplumlarınkinden hâlâ oldukça geridedir. Daha da önemli olan sorun, okur-yazar insanların, bu paha biçilmez yeteneklerini kullanmak konusunda çekimser kalmalarıdır.
Öğrendiklerimizi paylaşmaktan hep çekindiğimiz ve böylece sahip olduğumuz bilginin gelişmesini engellediğimiz bir gerçektir. Hâl böyle iken toplumsal bir öğrenme süreci pek mümkün olamamaktadır. George Bernard Shaw’un çok beğendiğim bir sözü var: “Eğer senin ve benim birer elmamız varsa ve bunları değiştirirsek, ikimizin de hâlâ birer elması olur. Ancak eğer sen ve ben birer fikre sahipsek ve bunları değiştirirsek, ikimizin de iki fikri olur.” “Toplumsal” bir aydınlanma süreci içine girmemiz için en önemli şart, bunu “toplum olarak” yapmamız gereklidir. Bireysel olarak edindiğimiz bilgileri ve tecrübeleri paylaşarak, daha bilinçli bir bireyler grubu oluşturmayı başarabiliriz.
Ne yazık ki, sistematik düşünce yapısından yoksun bir ulusuz. Bunun en büyük sebeplerinden biri de “bilim”in geçmişten günümüze “elit” insanlara has olarak algılanmasıdır. Bilimsel metodu yeterince idrak edemeyen insanlar doğal olarak kendilerini dogmatik düşüncelere teslim eder olmuşlardır. Bunun üstesinden gelmenin tek yolu, ilk olarak bilimsel kavramları anlaşılır hale getirmek (özellikle bilimi Türkçeleştirmek ve sadeleştirmek) ve sonrasında bilimi sıradan insanın yaşamına sokmaktır. Ancak ve ancak bu şekilde medeni yaşam standartlarına kavuşur ve farklı kesimlerden insanların fikir alışverişinde bulunmasını sağlayabiliriz. Aksi takdirde insanlar gelişmelerden uzak durur ve bunlardan korkarsa, “Çağdaş Medeniyetler Seviyesi” bizim için sürekli olarak ulaşılmaya çalışılan nokta olur.
Günümüzde, ülke sınırları içinde ya da yurt dışında büyük başarılara imza atmış birçok insanımız vardır. Ancak bu kişiler toplum genelinde düşünüldüğünde, ülke için “mucize” insanlardır. Genel olarak düşük gelişmişlik düzeyine sahip bir toplumda ortaya çıkmış, gelişkin insanlar… Ancak aydın kesimi oluşturan insanlar ne yazık ki kendi aydınlıklarıyla gurur duymanın ötesine gidememektedir.
Unutmamamız gereken şey, ulusal aydınlanma kavramının içinde halkı barındırmasıdır, yoksa bir avuç aydının ulaştığı seviye değildir anlatılmak istenen.
Belki elmalarımızı değiştirmek bizi bir yere ulaştırmaz ama kafalarımızın içindekileri paylaşarak ve daha önemlisi sahip olduğumuz bilimsel hazineyi yalın bir şekilde yollara sererek ve insanların faydalanmasını sağlayarak ulusal aydınlanma yolunda ilerlemeye başlayabiliriz.