TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi’nden yapılan açıklamaya göre, Tuzla Kamil Abduş Gölü’ne ilişkin hazırlanan imar planları hakkında mahkeme, yürütmeyi durdurma kararı verdi.
İstanbul’un Tuzla ilçesinde yer alan doğal SİT alanı özelliği taşıyan Kamil Abduş Gölü çevresinin doğal SİT alanı derecesinin düşürülmesiyle imara açılmasına yönelik dava kapsamında mahkeme dava sonuna kadar yürütmeyi durdurma kararı verdi. Dava konusu imar planında dünya ölçeğinde öneme sahip bu lagün alanının ne şekilde korunacağı ve koruma – kullanma dengesinin nasıl sağlanacağına ilişkin değerlendirmeler olmadığını belirten mahkeme, planın uygulanması durumunda korunma amacının dışında sonuçlar ortaya çıkabileceğini kaydetti.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, 12 Ağustos 2020 tarihli kararıyla Kamil Abduş Gölü ve çevresinin doğal SİT derecesini düşürerek “nitelikli doğal koruma alanı” ve “sürdürülebilir koruma ve kontrollü kullanım alanı” olarak tescillemişti. Bu gelişmenin ardından yine Bakanlık tarafından önce 3 Kasım 2022’de onaylanan imar planları hazırlanmıştı, itiraz edilince planlarda değişiklik yapılarak 28 Mart 2023’te onanmıştı. Planlara göre, 557 bin 547 metre kare alan konut, ticaret, kültür, turizm ve sosyal donatı alanı gösterilmişti. Söz konusu alan İstanbul Çevre Düzeni Planı’nda “deniz, göl, gölet”, “jeolojik açıdan yerleşime sakıncalı alan” sınırı içerisinde yer alırken, “doğal afetler açısından riskli alanlar” lejantından da etkileniyordu.
TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi tarafından açılan ve İstanbul 4. İdare Mahkemesi’nde görülen dava kapsamında bilirkişi raporu hazırlanmış, raporda, söz konusu imar planlarının göl ve çevresinin özgün karakterinin korunması, rehabilite edilmesi ve gelecek nesillere aktarılması çalışmalarına ne şekilde katkı sağlayacağının belirsiz olduğu belirtilmişti.
Mahkemenin kararı
Bilirkişilerin raporunu kararına dayanak gösteren mahkeme, dava konusu plan değişiklikleriyle 1/100.000 ölçekli Çevre Düzeni Planı kapsamında yer verilen kullanım türleriyle alt ölçekteki kullanım türlerinin plan kademelenmesi bakımından tutarlılık sağlamadığını kaydetti.
Dünya ölçeğinde önemli bu lagün alanının ne şekilde korunacağı, koruma – kullanma dengesinin nasıl sağlanacağına ilişkin plan açıklama raporunda değerlendirme olmadığına işaret eden mahkeme, hangi strateji ve alan yönetimi ilkeleri ile plandaki koruma kararlarının gerçekleştirileceğinin de belli olmadığını aktardı.
Alan yönetiminin nasıl yapılacağına ilişkin de değerlendirmenin olmadığını belirten mahkeme, plan kararları ile önerilen konut, ticaret depolama, tekne imali gibi kullanımların alanın özgün karakterinin korunması, rehabilite edilmesi ve gelecek nesillere aktarılması çalışmalarına ne şekilde katkı sağlayacağı, olası afet anında ulaşım sisteminden ne şekilde istifade edileceği hususlarında yeterli değerlendirmenin olmadığını kaydetti.
Dava konusu alan için yapılması gerekli “Sakınım Planlaması ve Kentsel Risk Analizi”nin de yapılmadığını tespit eden mahkeme, plan değişikliğinin koruma amacına hizmet etmediğine karar verdi. Plan değişikliğinin Mekânsal Planlar Yapım Yönetmeliğine, imar mevzuatına, planlama teknikleri, şehircilik esasları ve kamu yararına aykırı olduğunu belirtti. Dava konusu plan değişikliğinin hukuka aykırı olduğunu kaydeden mahkeme şu yorumu yaptı:
“Davaya konu korunması gereken alanda mevcut plan değişikliklerinin uygulanması durumunda korunma amacının dışında sonuçlar ortaya çıkabileceği de kuşkusuzdur.”
Mahkeme “açıkça hukuka aykırı olan” plan değişikliğinin uygulanması halinde telafisi güç zararlara neden olabileceği sonucuna vararak plan değişikliğinin dava sonuna kadar yürütülmesinin durdurulmasına hükmetti.