Cumhuriyet yönetiminin meclis tarafından ilanının 102. yılı öngününde iktidar ile halk iradesi arasında büyük bir çatışma yaşıyor.
Halk desteğini kaybeden AKP ve Erdoğan’ın saray yönetimi, halkın değişim isteği güçlendikçe otoriter yönetimin bütün yöntemlerine başvurmaktan geri durmuyor.
Hileli referandum sonrası devlet başkanlığı unvanı ile ülkeyi tek adam olarak yöneten Erdoğan, elinde topladığı bütün devlet yetkilerini halka fiili saldırılar olarak kullanıyor.
En son örneği kendisine muhalefet eden ve Cumhurbaşkanı adayı olarak çıkan İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, yine muhalif ve Sosyalist kimliğiyle tanınan gazeteci Merdan Yanardağ hakkında casusluk soruşturması açılması, TELE 1 televizyonuna kayyum atanarak, yönetiminin TMSF’ye devredilmesi olmuştur.

Şimdiye kadar verilen para ve ekran karartma cezaları yetmemiş; susturulamayan gerçeklerin ifadesi, bir bakıma halkın direnişi bu yolla kesilmeye çalışılmıştır.
Görünen o ki bu yaşanan ilk olmadığı gibi son da olmayacaktır. Ülke her geçen gün daha karanlık bir sürece, daha saldırgan bir rejime koşar adım gitmekte.
Utanmadan aile on yılı ilan ederken kadınlar üzerindeki ayırımcılığa resmi bir koruma şemsiyesi oluşturmuş; kimsenin yaşam tercihlerine müdahale etmeyeceğiz sözleri yerini LGBTİ+ çevrelerini sakıncalı ve yasadışı ilan etmeye dönük yasalar çıkartmaya bırakmıştır.
Milli eğitim politikalarında müfredattan tarikatlarla işbirliğine, dindar ve iktidarın izini süren bir nesil yaratma adına toplum ve devlet yaşamında laik yaklaşımlar ayaklar altına alınmıştır.
Bu gidişata itirazı olan sanatçı, müzisyen, bilim insanı, gazeteci, hukukçu her kesimden yurttaş sansür, yasak ve ceza tehdidi altında susturulmak istenmektedir.
Yıllardır ayırımcı, yok sayıcı politikaların ürünü; çatışmalar ve kayıplarla geçen süreçlerin geldiği yer, yeniden Kürtlere “Terörsüz Türkiye” olarak kodlanan, Kürt halkının derdine derman olmak ve eşit haklara dönük adımlar atmak değil de demokratikleşme ve barış taleplerini siyasi istismar ve oy devşirme yolunda kullanmak isteyen bir iktidar planı yürütülüyor.

Bir yılı geride bırakmışken henüz bu yönde bir adım, yasal düzenleme yada olumlu yönde fiili bir uygulama görmek mümkün olmamıştır.
Beklenti üzerinden muhalefeti ve halk dinamizmini zayıflatmak hedeflenmekte; ancak görülen odur ki; Kürtler ve demokrasi talep eden tüm kesimler bu senaryoları benimseyecek görünmemektedir.
İktidarın ömrünü uzatmak için giriştiği otoriter yönetim uygulamalarının faşizme yöneldiğinin farkında olan muhalefet bu tehdit ve şantaj siyasetinin tutmayacağını gösterecek basiret sergilemek durumundadır.
Daha doğru bir ifadeyle işbirlikçi, yayılmacı sermaye yönetiminin iç cephe çağrısına ekmek, barış, adalet ve özgürlük isteyen halk kesimleri olarak; emekçilerin örgütlendiği siyasi partiler, emek ve meslek örgütleri, sendikalar, kadın ve gençlik örgütleri, bilim kültür sanat örgütleri olarak anti faşist direniş cephesi oluşturarak yanıt vermek durumundayız.
Halk, saray rejiminden kurtulmak; değişim isteğini barış ve demokratik bir geleceği kazanmak, demokratik bir halk yönetimini yeniden inşa etmek yolunda göstermek durumundadır. Demokratik muhalefet güçleri, devrimciler, Sosyalistler böyle bir halk iradesine dayalı demokratik ülkeyi inşanın yapıcıları olmak durumundadır.
Emperyalist savaşlara gebe bir dünya ve bölge gerçekliği karşısında halkların barışını savunmak, faşizmi ve işbirlikçi yönetimleri al aşağı etmek işçi sınıfımız ve emekçilerin örgütlü, birleşik mücadelesinin örülmesinin eseri olacaktır.
Sosyalizm yolunda ilerleyen emekçi cumhuriyeti halkların geleceği ve güvencesi olacaktır.
Faşizme geçit yok. Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiç birimiz!
Levent Tüzel / Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısı
Not: Çağdaş Tuzla Gazetesi’nin dijital yayına başlamasının ilk yılı, yayın hayatına başlamasının ise 23. yılı 29 Ekim 2025’te doldu. Bundan sonraki yayın hayatında da el ele, omuz omuza olmak dileğiyle nice mücadele dolu yıllara diyor; gazetemiz Çağdaş Tuzla’ya demokrasi mücadelesinde başarılar diliyorum.
*****

Abdullah Levent Tüzel 1961 Bulancak, Giresun doğumlu. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun.
Serbest avukatlık yapıyor. İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Üyeliği ve Çağdaş Hukukçular Derneği İstanbul Şube Başkanlığı yapmıştır.
1996 yılında Emek Partisi’nin kurucu Genel Başkanı olmuştur. 2011 yılına kadar EMEP Genel Başkanlığı görevini yürütmüştür. TBMM 24. ve 25. dönem İstanbul milletvekilliği yapmıştır.
Evli ve bir çocuk babasıdır.
Halen Emek Partisi Genel Başkan Yardımcısıdır.


