“Medusa’nın Salı” Sezon Finali Özel Gösterimi Kadıköy’de Büyük bir İlgi Gördü. Belgeselin İstanbul gösteriminde güçlü bir buluşma: Gazeteciler, yazarlar, sanatçılar, akademisyenler, direnişçiler bir arada…

Sol TV’nin büyük ses getiren belgesel serisi Medusa’nın Salı’nın 7. ve sezon finali bölümü, 9 Mayıs Cuma akşamı Kadıköy Sineması’nda özel bir gösterimle izleyiciyle buluştu. İstanbul gösterimi, davetlilerin geniş katılımı ve yoğun ilgisiyle dikkat çekti.
Gösterime Sol TV Yayın Yönetmeni Yiğit Günay, belgesel ekibi ve davetliler katıldı. Salonda yer bulmakta zorlanan izleyiciler arasında basın, sinema, akademi ve direniş çevrelerinden çok sayıda tanıdık sima da vardı. Katılımcılar arasında Gezi Parkı olayları sırasında öldürülen Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan, gazeteciler Mehmet Ali Güller, Zülal Kalkandelen, Atilla Özsever, Sarp Kuray’da bulunuyordu.

Yiğit Günay: “Bu gemi böyle yürümeyecek”
Gösterimin ardından bir konuşma yapan Sol Tv Yayın Yönetmeni Yiğit Günay, 2000’li yıllarda yaşanan siyasal kırılmalara ve toplumun sahte umutlarla nasıl avutulduğuna dair önemli vurgularda bulundu. AKP döneminin belirsizlikleri içinde direnişin sürekliliğine işaret eden Günay, şöyle konuştu:
“Gerçekten de, 12 Eylül zamanında da devrimcilik zordu, çetindi, tehlikeliydi. Ama en azından halk örgütlüydü. Sokakta hareket vardı. Milyonlar mücadelenin bir parçasıydı. Dolayısıyla gerçek bir umut vardı.

2000’li yıllar sahte umutların dönemi oldu. Özelleştirme karşıtı mücadeleye, AB eleştirilerine, yargıdaki Ergenekon ve Balyoz kumpaslarına, AKP’nin ülkeyi yıkıma götürdüğüne dikkat çektiğimizde hep ‘ama’ larla karşılandık. Bırakın birbirlerini yesinler dendi. Vesayet rejimi yıkılıyor, dendi. Ülkemize demokrasi geliyor, dendi. O kamu mülkleri zaten çiftliğe dönmüştü, dendi. Oysa biz bu belgeselde, o zaman bile umudunu kaybetmeyenlerin hikâyesini anlatıyoruz. Bugün de söylüyoruz: Kolay çözüm yok, kurtarıcı yok. Ama bu gemi böyle yürümeyecek.”
“Çok sık görüyoruz. İnsanlar sosyal medya paylaşımlarında umutsuzluğa kapıldıklarını söylüyorlar. Ya diyorlar, bu işler bizim bildiğimiz gibi değilmiş. Bizden sandıklarımız, bizden değilmiş. Nasıl olacak böyle. Oysa bu belgeselde anlatılanlar aslında, umudunu herkesin başka yerlerde bulduğu zamanda bile, hiç kaybetmeyenlerin sözleri. Biz umudumuzu o zaman da kaybetmedik. Hep bir şey söyledik. Bugün de geçerli. Kolay çözüm yok, sorunları çözümleyecek kahramanlar yok, kurtarıcılar yok. Ama bu gemi de böyle yürümeyecek.” dedi
Günay’ın konuşması salonda hem duygusal hem politik yankı buldu. Konuşma sırasında sık sık alkışlar yükseldi.

Kadıköy Sineması’nda Hafıza ve Dayanışma
Gösterim, yalnızca bir belgesel izleme etkinliği değil; aynı zamanda belleği tazeleyen ve toplumsal mücadele hafızasını kolektif biçimde yeniden kuran bir buluşma haline geldi. Gösterim sonrası yapılan sohbetlerde, katılımcılar belgeselin tanıklık gücüne ve anlatı yapısına dair çok olumlu değerlendirmelerde bulundu.
Belgeselin metin yazarı ve sunucusu Deniz Sözüak İzmir’deki etkinliğe katıldığı için İstanbul’daki etkinlikte bulunamadı. Gösterim eş zamanlı olarak istanbul, Ankara ve İzmir’de de gerçekleşti.
*****
“Medusa’nın Salı” Belgeselinin 7. Bölümü: AKP’nin Kırılma Yıllarına Derin Bir Bakış
soL TV’nin çok konuşulan ve üç ilde özel gösterimi yapılan belgeselinin final bölümü yakında YouTube’da yayınlanacak
“Medusa’nın Salı ” Belgeselinin metin yazarı ve sunucusu Deniz Sözüak

soL TV’nin AKP iktidarının tarihsel serüvenini analiz ettiği “Medusa’nın Salı” belgesel serisinin yedinci ve final bölümü, izleyiciyle önümüzdeki günlerde soL TV YouTube kanalında buluşacak. Serinin bu bölümü, Türkiye’nin yakın siyasi tarihindeki kırılma anlarından biri olarak kabul edilen 2007 yılı sonuna kadar olan süreci kapsamlı bir şekilde inceliyor.
Belgeselin yedinci bölümü, AKP’nin emperyalist aktörler, sermaye çevreleri, ordu ve medya ile kurduğu ilişkileri ve yaşadığı gerilimleri somut olaylar ve unutulmuş belgeler üzerinden ele alıyor. Bölüm, Tayyip Erdoğan’ın Radikal gazetesinde Che tişörtüyle yer aldığı sembolik görsel üzerinden, dönemin büyük medya patronlarının Kuzey Irak merkezli enerji ve ticaret çıkarlarına nasıl hizalandığını ortaya koyuyor. Bu bağlamda, medya organlarının kamuoyu yönlendirmedeki işlevi de eleştirel bir gözle inceleniyor.

2007 yılında Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı seçilme süreciyle başlayan Anayasa tartışmaları ve yürütmenin yargı karşısında güçlendirilmesine dair adımlar, sermaye sınıfının “rüya anayasası”na ulaşma arzusu çerçevesinde değerlendiriliyor. Bölüm, bu anayasa taslağının yalnızca hukuki değil, aynı zamanda ekonomik ve sınıfsal bağlamlarını da açığa çıkarıyor.
Belgeselde ayrıca, Türkiye’nin Irak Kürdistanı’yla siyasi ve ticari ilişkiler kurma sürecinde yaşanan çelişkiler; aynı dönemde artan PKK saldırıları karşısında hükümet ve ordu içindeki stratejik farklılıklar ve bu süreçte gündeme gelen ABD merkezli raporların Kürt açılımına nasıl ilham verdiği gibi kritik konular da detaylandırılıyor. Demokratik Toplum Partisi’nin (DTP) bu denklemdeki rolü de belgeselin önemli başlıklarından biri.
Fethullah Gülen cemaatinin 2007 itibarıyla devlet içinde ve uluslararası alanda kazandığı meşruiyetin izlerini süren belgesel, cemaatin medya, eğitim ve güvenlik alanındaki yapılanmasına; bölgesel faaliyetlerine ve dönemin en tartışmalı olaylarından biri olan AtlasJet kazasındaki olası rolüne dair çarpıcı bilgiler sunuyor.
“Malezya polemiği” üzerinden tırmandırılan türban tartışmaları, Şerif Mardin’in “mahalle baskısı” kavramının siyasi meşruiyet üretmek için nasıl araçsallaştırıldığı ve laikliğin bu süreçte nasıl baskı altına alındığı da belgeselin dikkat çeken bölümleri arasında.
Son olarak, 2007 tarihli 80. Yıl Bildirisi’yle Milli İstihbarat Teşkilatı’nın (MİT) yeni yönelimlerinin işaret edilmesi; devletin kurumsal dönüşümünün başlangıç noktalarının belirlenmesi ve bu dönüşümün ilerleyen yıllarda yaşanacak Ergenekon, Balyoz ve 15 Temmuz gibi siyasi krizlerle bağlantısı, bölümün en çarpıcı analizlerinden birini oluşturuyor.
Belgeselin ikinci sezonunun ise 2026 yılında izleyiciyle buluşması planlanıyor.







