Subscribe to Updates
Get the latest creative news from FooBar about art, design and business.
Yazar: Zafer Aydın

Hazırlayan: Zafer AYDIN Her şeyden önce şunu söylemek gerekir ki, 15-16 Haziran bulutsuz bir havada aniden bastıran bir yağmur değildi. Eylem, ‘60’lı yıllar boyunca işçi sınıfının geliştirdiği eylem çizgisinin, deneyiminin, birikiminin örgütlenme becerisinin, özgüvene ve cesarete dayalı mücadele yeteneğinin bir ürünüydü. Sınıfın, işgallerden, grevlerden, direnişlerden öğrendiklerinin geniş bir zeminde ve niteliksel olarak bir üst aşamada açığa çıkmasıydı. Bu yanıyla da 15-16 Haziran sınıfın bir biriktirme eylemiydi. Direniş, yasaları aşan bir nitelikte, fiili, meşru ve demokratik bir eylem olarak gerçekleşti. Eylemin meşruiyetinin ana kaynağı yapılan haksızlıktı. Demokratik özelliği ise hem sendika yönetiminin hem de tabanın aynı aynı fikirde buluşmalarıyla kendini gösterdi. Eylemin kitleselliği hem meşruiyetine…
#2.Gün Hazırlayan: Zafer AYDIN 15 Haziran 1970 Pazartesi günü Türkiye sanayisinin en büyük üretim üssü İstanbul ve Kocaeli’de kurulu fabrikalarda üretim durdu. Her gün işçileri üretime çağıran fabrika düdükleri o sabah, üretim yapılmayacağının habercisiydi. İşyeri temsilcileri, ünite temsilcileri ve öncü işçiler bulundukları bölümlerde yaptıkları konuşmalarla, sloganlarla, şalterleri indirip eylemi başlattılar. DİSK’in örgütlü olduğu bütün fabrikalarda üretim durduruldu. Böylece bölgesel nitelikte bir genel grev başlatıldı. Üretimi durduran işçilerin bir kısmı fabrikalarını terk etmek yerine işyerinin bahçesinde bekleyerek eylemlerini sürdürdüler. Örneğin Auer, Uzel, Grundig gibi fabrikalarda ilk gün böyle geçti. Çoğu fabrikada ise üretimi durduran işçiler, üretim alanlarını koruyacak yeterli sayıda nöbetçi bırakarak…
Toplumsal muhalefetin yükselişi, fabrikaların, okulların, toprağın işgal edilmesi, anti emperyalist gösteriler, Doğu Mitingleri, Personel Kanunu’nda yapılmak istenilen değişikliğe karşı polislerin bile iş bırakarak dahil olduğu direniş, Adalet Partisi (AP) iktidarını köşeye sıkıştırıyordu. İktidarın amacı örgütlenme özgürlüğünü, siyaset yapma hakkını daraltmak, toplumsal hareketlerin gelişmesini önlemekti. 15-16 Haziran günlerinde işçilerin direnişine yol açan yasal düzenleme de aynı zihniyetin ürünü ve bir anlamda “Anarşiye Paydos Kanunu”nun işçi sınıfı hareketine teşmil edilmesiydi. Pankartın dili: Hakkımızı alıncaya kadar mücadele etmeğe hazır mıyız? (!968 yılında Derby Lastik Fabrikası)#1.Gün Hazırlayan: Zafer AYDIN Türkiye işçi sınıfı, 1970 yılının 15-16 Haziran günlerinde İstanbul ve Kocaeli’de üretimi durduran onbinlerce işçi, sokakları doldurarak…
Toplumsal muhalefetin karşı hegemonyasının temellerini oluşturabilecek kültürün tohumlarını attılar. Gerisi toplumsal muhalefetin meşru demokratik eylem çizgisini takip ederek açılan bu yoldan yürümesine kaldı. Zafer AYDIN* 19 Mart 2025 itibariyle Türkiye’nin sosyal ve siyasal tarihinde yeni bir sayfa daha açıldı. Rejimden, düzenden, AKP iktidarından hoşnutsuz kesimler kendilerine yeni bir kanal açarak, duyulmayan, yaygınlaşmayan itirazlarını güçlü biçimde ortaya koydular. “Bu halktan, gençlerden, emekçilerden bir şey olmaz” gibi kibir dolu cümlelerle –farkında olarak ya da olmadan– yılgınlığın pompalandığı, umutsuzluğun, edilgenliğin hüküm sürdüğü bunaltıcı iklimde kitle eylemleri mucizevi bir ışık olarak doğdu. Umutsuzluk bulutları, şaşkınlık, heyecan, cesaret eşliğinde yükselen bir umut dalgasıyla dağıldı. Böylece “kitle…
Erdoğan Aydın (Fotoğraf: SRC Kitap) Erdoğan Aydın’ın Cumhuriyet’in yüzyıllık öyküsüne ezilenlerin, yok sayılanların, inkâr edilenlerin penceresinden bakan son çalışması Cumhuriyet’e dair resmi tarih dışında bir anlatı ortaya koyarken bugün ne yapmalı sorusuna da cevap arıyor. Zafer AYDIN Resmi bakış açısı, ezberlenmiş tezler, imal edilmiş argümanlarla yapılmış çalışmaların dışında Cumhuriyet’in 100. Yılı üzerine epeyce kitap, makale, çalışma yayınlandı. Erdoğan Aydın’ın “Yanlış iliklenen Düğme-Geçmişle Gelecek Arasında Cumhuriyet” adlı kitabı da bunlardan biri. Konuyu ele alış şekli, egemenlerin yok saydıklarının gözüyle meselelere yaklaşması ve ortaya koyduğu tezlerle özgün, dolayısıyla ilgi gösterilmeyi hak eden bir çalışma. Cumhuriyet’in yüzyıllık öyküsüne ezilenlerin, yok sayılanların, inkâr edilenlerin penceresinden bakan kitap, bugün yaşadıklarımızı…
Zafer Aydın / Araştırmacı / Yazar Değme senaristin kaleme alamayacağı ustalıkta sahnelenen “Asgari ücreti belirleme oyunu”nda ışıklar sönerken perdeye “Yokuz” yazısı yansıdı. Önce CHP Genel Başkanı Özgür Özel pamuk şeker satıcılarının manilerinden aparıldığı izlenimi veren açıklamayla “Talebimiz otuz altında yokuz” dedi. Onu, ” Bundan sonra masada yokuz” açıklamasıyla Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay izledi. Olup biteni içine sindiremeyen, artık boğazına kadar gelmiş, zıvanadan çıkarılmış uysal adam rolüyle… Sendikal hareketin ve ana muhalefetin “Yokuz” repliği ile belirlediği “tutum olmayan tutum” AKP iktidarına alan açtı, elini rahatlattı. İşçilerin ve muhalefetin basıncını hissetmeyen iktidar da hiçbir yaraya merhem olmayacak, ilk ayın sonunda anlamını…
Gazetemize yazılarıyla katkıda bulunan Zafer Aydın’ın ‘Bir Politik Talep Olarak Asgari Ücret’ başlıklı bu yazısı bugün de güncelliğini, önemini ve anlamını korumaktadır. Birgün gazetesinin Pazar ekinde 16 Aralık 2018 tarihinde yayınlanmıştır. 2019 yılı için uygulanacak asgari ücreti belirlemek üzere işçi, işveren ve devlet temsilcileri görüşmelere başladı. Gıda harcamaları, yoksulluk sınırı, patates, soğan fiyatları ile asgari ücretin yetersizliğini anlatan Türk-İş, bu kez heyetine dâhil ettiği bir asgari ücretlinin ağzından dert anlatıyor. Asgari ücretle yaşamak zorunda kalan bir işçinin, onu bu şartlara mahkûm edenlerin yüzüne, yaşadığı ıstırabı anlatması önemli. Rakamlar, veriler yerine, bir insan hikâyesi ile muradını ortaya koymak isabetli. Ancak burada…
Zafer Aydın Cumhuriyet ve işçi hakları söz konusu edildiğinde hemen en kadim ezberlerden biri devreye girer: “İşçi hakları yukarıdan verildi ve yukarıdan alındı.” Dillere pelesenk olmuş bu ezberin, seslendiricisi de, alıcısı da epeyce fazladır. Zira geçmişin bilgisine itibar etmeden, işçi sınıfı hareketinin gelişme çizgisine bakmadan, darbelerle yapılan budamalar üzerinden kestirme çıkarsamalar yapmak hem zahmetsiz hem de belli bir çekiciliğe sahiptir. Elbette ki Cumhuriyet’le birlikte devletin toplumsal yaşamı, sosyal alanları yukarıdan biçimlendirme, kalıba sokma çabalarından, işçi sınıfı hareketinin azade olduğu söylenemez. Devleti yönetenler, her dönemde havuç-sopa yöntemi, yine bunun tamamlayıcısı olarak işçi örgütlerini kontrol altında tutma siyasetiyle, emek sermaye alanını çatışmasız…