Subscribe to Updates
Get the latest creative news from FooBar about art, design and business.
Yazar: Çağdaş Tuzla
GÜNDEM – Halil ÖZEN Gazetemizin ilk sayısı umduğumuz gibi büyük bir ilgiyle karşılandı. 5000 adet basılan ve 10 mahallede aynı anda dağıtılan Çağdaş Tuzla’ya gelen kutlama mesajları, telefonlar ve olumlu yorumlar, böylesi bir gazeteye duyulan ihtiyacı da ortaya koydu. Herkese teşekkür ediyoruz. Gösterilen bu ilgi kuşkusuz bize daha kapsamlı, etkileyici ve sürekli bir gazete çıkarmanın sorumluluğunu da yüklüyor. Bu sorumluluk bilinciyle, gerekli organizasyonu gerçekleştirme çabası içindeyiz. Hep birlikte başaracağımızı biliyoruz. Gazetemiz yerel sorunları gündeme taşımaya devam ediyor. Bu sorunları toplumsal amaçlara yönelik, halkın yararına çözümler üretme düşüncesiyle ilgililerle tartışacak, bize ulaşan bilgi ve belgeleri yayınlayarak çözüm yolları aranmasına katkıda bulunacak,…
Hayırlarla karşı, dün gece sahurdan sonra bir rüya gördüm. İnanılır gibi değil. Bööyle koca bir bayrak. Bizim bayrağımız ama değişik biraz. Üstünde 80 tane yıldız. Her biri ayrı bir vilayeti temsil ediyormuş. Bak ne güzel değil mi? Her belediye ayrı bir devlet sanki. Çok hoşuma gitti yahu! Şimdi ben diyorum ki, biz böyle bir kanun tasarısı oluştursak. Kimse itiraz etmesin diye de adına “reform” desek! Demokratikleşme, devletin hantal yapısı, yerelden yönetim filan. Atarız biraz cila işte. Hani kendilerine “ilerici” diyen bazı köşe yazarları var ya, onlara da “Reform işte! Karşı çıkılır mı?” falan diye yazdırırız birkaç yazı. Efendim? Yazarlar, yazarlar.…
Bir 24 Kasım daha… Eskiden şartlar zor da olsa eğitim güzeldi, heyecan vericiydi. Öğretmenler yörenin bilge kişisiydi. 1930’lu yıllarda köylerden umulanın çok üzerinde kaliteli okumuş insan çıktı. Memleketlerine umut oldular, ışık oldular. Köy enstitülerinde gençler kendi yörelerinin ziraatçısı, sağlıkçısı, eğitimcisi, veterineri oldular. Topraklar daha da teknik halde işlendi, verim arttı. 1950’den sonraki politikalar tüketimi körükleyen, eğitimi ikinci plana atan bir anlayışı başlattı. 1983 yılından sonraki köşe dönücülük politikası ile haksız kazanmanın kötü örnekleri toplumu sardı, eğitime olan ilgi iyice azaldı. Yanlış ekonomik-sosyal politikaların bedeli ne yazık ki, eğitime çıkarıldı. Bu alana ayrılan bütçe giderek azaldı. Mesleksiz okullaşma aldı yürüdü. Hayatın…
“Belediye Başkanımız mahallemizi gözden çıkardı. Aydınlı halkı bunları unutmayacaktır.” Ç.T: Kendinizi ve mahallenizi tanıtır mısınız?1949 Bingöl-Yayladere-Çalıhgal Köyü doğumluyum. Görevime 18 Nisan 1999 seçimlerinde geldim. Seçim için mahalleye hiçbir vaadim yoktu. Yalnızca bizlere düşen ve bugün duyduğumuz acıyı dayalı bir yönetim anlayışı içinde, sevgiyle, saygıyla görev yapmayı hedefledim. Özlemimiz ise halkın katılımıyla olabilecek bir yönetimdi. Bunun yanında dernekler, sendika, siyasi parti, koruma dernekleri, okul aile birlikleri ve esnaf odası gibi sivil toplum örgütlenmeleri de mahallemizde olmalıydı. Ancak ne yazık ki bu özlemimizi elimizde olmayan nedenlerle gerçekleştiremedik. Buna rağmen bürokratik tercihler ve iyi düzeyde sosyal kamu hizmetleri geliştirdik. 5 yıllık muhtarlık görevim…
“Her zaman laik, demokratik cumhuriyete taraf oldum, olmaya devam edeceğim.” Haber Merkezi: Tuzlamıza yaklaşık 7 yıldır büyük hizmetler veren değerli kaymakamımız Mustafa Güni Adapazarı Vali Yardımcılığı görevine atandı. Sayın Güni’nin ayrılması sebebiyle onuruna verilen yemeğe siyasi parti ilçe başkanları, sivil toplum örgütleri başkanları, muhtarlar, öğretmenler… katıldı. Kaymakamımız Mustafa Güni yaptığı konuşmada “bugüne dek devletin gülen yüzü olmayı başardım” diyorum… dedi. “Bürokratların çoğunda benim gözlemlediğim bir hastalık var. Makamlara, koltuklara geldiğimizde geçmişimizi ve kendimizi unutuyoruz. Oysa bizlere anayasa da açıkça belirtildiği üzere Kamu Hizmetlisiyiz. Vatandaş hizmetlisiyiz. Kaymakam, vali, belediye başkanı veya başbakanız… Ama aslında biz hizmetliyiz. Bürokrasi hizmet emekle yükseltilmiyor. Ben…
Çocukluğumuzun, gençliğimizin Tuzla’sı artık yok. Yüzdüğümüz deniz, enginar, bamya tarlaları, kıyıda balıkçılar, çekteteki sandallar. Kumsallar tersanelere, bamya tarlaları koca bloklu sitelere dönüştü. Kapılarımız açık, eşiklerde komşulara çay içtiğimiz küçük “köyümüz” 10 mahalleli, 120.000 nüfuslu koca bir ilçe oldu. Deri sanayi, fabrikalar, tersaneler… Hızlı büyüme kuşkusuz büyük bir dinamizm yaratırken; beraberinde işsizlik, geçim sıkıntısı, sağlık, eğitim, çevre gibi göç ve nüfus artışından kaynaklanan sorunları da getirdi. Beğensek de beğenmesek de, “nerede o eski Tuzla” desek de bir gerçek var ki gelişimi durduramayız. O zaman yapılması gereken, ortaya çıkan sorunları dile getirip, çözüm üretmek. Bu gazeteyi bunun için çıkarmaya karar verdik. İstedik…
Köylerden “Mega Köylere” Fransız İhtilali’ni sanırım herkes okumuştur. Cumhuriyetçiler Paris’in kanalizasyonlarından yüzerek Bastil Hapishanesi’ni basmışlardı. Yıl 2003… Aradan 214 yıl geçmiş. Hangi şehrimizde ihtiyaca tam olarak cevap verebilecek yeraltı şebekeleri mevcuttur? Kendiliğinden ve gelişigüzel kentleşiyoruz. İsteyen istediği yere ev, apartman, iş yeri, sanayi tesisi kuruyor. Ardından belediyeler altyapı tesislerini götürüyorlar. Ve gece-gündüz, hafta sonları sokak aralarında çalışan iş makinelerinin gürültüsü ve ses kirliliği de işin bir başka yönü. İşin bir de ekonomik boyutu var. Plansız-projesiz yapılan altyapı tesisleri, kaldırımlar kısa süreli ihtiyaca cevap verdiği için, neredeyse bir yıl arayla tüm sokaklar, caddeler tekrar tekrar kazılıp, eski yapılar harfiyat olarak alınıp…
“KUŞ CENNETİ TUZ GÖLÜ”Tuzla’nın simgesi. Özellikle yağışın bol olduğu zamanlarda tatlı su balıklarının ve çok sayıda su kuşunun barındığı Tuz Gölü yıllar önce 1. Derece SİT alanı ilan edilerek koruma altına alındı. Çevresi imara kapatıldı. Tuzlalar sevindi. Çünkü kuşaklar boyunca Tuzla’nın simgesi olan Tuz Gölü kurtuluyordu. KEŞKE KORUMASALARDIAma her şey bundan sonra garip bir hal aldı. Hani insana “keşke korumasalardı” dedirtecek cinsten görüntüler çıkıverdi ortaya. Sular yavaş yavaş çekilmeye başladı. Rüzgârlarla havadaki artmanın kokusuna karışan balçık kokusu dayanılmaz bir hal aldı. Ve sonra neredeyse su kalmadı. Bir zamanlar balıkların ve kuşların yuvası olan Tuz Gölü’nün yataklarından biri oldu alabildiğine toprak…