
EMEP Genel Başkanı Aslan, PKK’nin kararlarını değerlendirerek, “Devletin “terör” bahanesi kullanarak, adım atmama konusundaki argümanlar ortadan kalkmıştır, hızla iktidarın adım atması gerekir” dedi.
Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Seyit Aslan, PKK’nin silah bırakma ve kendini feshetme kararını değerlendirerek, “İktidarın, devletin ve sistemin, ‘terör’ bahanesini kullanarak adım atmama yönündeki argümanları artık geçerliliğini yitirmiştir” dedi. Aslan, temel talepleri de hatırlattı.
Seyit Aslan, “Uzun yıllardır çözülemeyen Kürt sorunu, PKK’nin silah bırakması ve silahlı mücadeleyi sonlandırmasıyla birlikte Türkiye’de yeni bir döneme girmiştir. Bugüne kadar bütün iktidarlar, terör sopasını kullanarak başta Kürt sorunu olmak üzere demokratik hak ve özgürlükleri budamış, bunların önüne engeller koymuş, basını susturmuş, belediyelere kayyım atamış, siyasetçileri yargılayarak hapse atmıştır” dedi.
“Aslında 12. Kongre’de alınan kararla, kırk yıllık silahlı mücadelenin farklı biçimlerde sürdürülmesine dair bir tercih ortaya konmuş ve böylece Türkiye’de yeni bir dönemin kapısı aralanmıştır” diyen Aslan, şunları kaydetti:
“Bu nedenle, iktidarın artık ‘terör’ ya da silahlı mücadele bahanesiyle demokratik hak ve özgürlükleri genişletmekten kaçınması, Kürt halkının taleplerine yanıt vermemesi kabul edilemez. Bugünkü açıklamanın ardından şunu açıkça söylemek gerekir ki; artık iktidarın ve sistemin bu tür bahanelere sığınarak adım atmaktan kaçınmasının hiçbir meşru dayanağı kalmamıştır.”
“Hızla adımlar atılmalı”
Aslan, bu gelişmenin ardından Türkiye’nin demokratikleşmesi için hızlıca adım atılması gerektiğini belirtti ve şunları sıraladı:
“Türkiye’de hak ve özgürlüklerin genişletilmesi, işçi sınıfının ve emekçi halkımızın ortak, kitlesel mücadelesiyle mümkündür. Ancak aynı zamanda iktidar tarafından da ivedilikle bazı somut adımların atılması gereklidir. Bunların başında siyasi tutsakların serbest bırakılması, tecridin kaldırılması, kayyım atanan belediyelerde seçilmiş başkanların görevlerine iade edilmesi, askeri operasyonların durdurulması ve eski Kürtçe yer isimlerinin yeniden verilmesi yer almalıdır.
Artık iktidarın, devletin ve sistemin elinde ‘silahlı mücadele sürüyor, güvenlik politikalarını sürdürmek zorundayız’ şeklindeki bahanenin geçerliliği kalmamıştır. Bu gerçeği bir kez daha vurgulamak isteriz.”