Kadınların verdiği özgürlük mücadelesi yüzyıllardır sürüyor. Dünyanın her yerinde, kadınların kalıpları yıkması, özgürleşmesi ve olmak istedikleri kişiler olabilmeleri için verdikleri büyük bir kavga söz konusu.
Hem sömürücü sınıflara, hem de o sınıfların tarih boyunca kurguladıkları düzenlerde rollerini oynayan erkek egemen anlayışa karşı…
Bu nedenle kadınların kendileri için verdikleri bu mücadeleleri ve başarıları anlatan fimlerden bazılarını derledik!
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kutlu olsun!

Rosa Luxemburg 1986
1919’da, Alman ordusu özel birlikleri tarafından katledilen, barışsever ve devrimci kişiliğiyle tüm zamanların insanlık anıtı Rosa Luxemburg…
Seçkin bir aydın olmasının yanı sıra, meydanlarda bilimsel sosyalizmi kararlılıkla savunan Rosa Luxemburg, barışçı ve eşitlikçi bir dünya için mücadele veriyordu. Buna ulaşmak için de, kendi deyişiyle, nefret etmeyi öğrenmesi gerekecekti. Ama nefret etmek, onun yaşamı boyunca öğrenemediği belki de tek şeydi.
Bu film, hem kendine, hem de çağdaşlarına karşı, ilkeli tutumuyla ikilem içinde çırpınan akıllı ve cesur bir kadının yaşam dönemeçlerine ışık tutuyor…
Polonya doğumlu Alman marksist politika teorisyeni, filozof ve devrimci Rosa Luxemburg’un hayatını anlatan dram filmini Margarethe von Trotta yönetti.
Daha küçük yaşlarda sosyalizmle tanışan ve bu uğurda mücadele eden, hayatını marksist devrime adayan bu eşsiz kadını Barbara Sukowa canlandırıyor.
Filmin oyuncu kadrosu ise şöyle: Adelheid Arndt, Barbara Sukowa, Daniel Olbrychski, Otto Sander
*****

Diren (Suffragette)
Çocukluk yıllarından beri çamaşırcı olarak çalışan Maud Watts (Carey Mulligan), birtakım tesadüfler sonucunda kadınların oy verme hakkıyla ilgili mücadele eden süfrajetlere katılır ve seçme hakkı için mücadele etmeye başlar.
Bu durum kendi eşi ve etrafındaki ataerkil toplum tarafından hiç hoş karşılanmasa da Emmeline Pankhurst (Meryl Streep) gibi öncü figürlerin yönlendirmesiyle Maud ve etrafındaki mücadele arkadaşları barışçıl çözüm yollarından seslerini duyurmak için daha saldırgan eylemlere geçmeye karar verirler.
*****

Tek Başına (North Country, 2005)
Gerçek hayattan uyarlanan film, bir grup kadın madencinin oldukça zor koşullar altında Minnesota’daki Eveleth Madeni’nde çalışmalarını konu ediniyor.
Bitmek bilmeyen hakaretlere maruz kalan bu emekçi kadınlar aynı zamanda yalnızca kadın olmalarından ötürü asla istemedikleri fiziksel temaslar ile baş etmek zorundadır. Film, Akademi Ödülüne aday gösterildi.
Film aslen, bir madende çalışan kadının şehirdeki ilk cinsel taciz davasını açmasını konu alıyor. Yönetmenliğini Niki Caron’un üstlendiği filmin başrolünde bu filmdeki performansıyla En İyi Kadın Oyuncu Akademi Ödülü’ne aday gösterilen Charlize Theron bulunuyor.
*****

Tatlı Bela / Erin Brockovich, Yönetmen: Steven Soderbergh, Oyuncular: Julia Roberts, Albert Finney, Aaron Eckhart
Tatlı Bela (Erin Brockovich)
Erin Brockovich, insana insan gibi davranılmasının en doğrusu olacağını düşünen bir halk kahramanıdır. Kendini dünya üzerinde haksızlığa uğrayan insanların haklarını aramaya ve onlara yardım etmeye adamıştır. Farkındadır ki bu insanlara yardım ederken kendi hayatına da benzer yardımlarda bulunmakta ve daha iyi bir insan olmaktadır. Julia Roberts’ın filmografisinin Oscarlı performansı olan yapım, hukuk eğitimi almamış olmasına rağmen, insan sağlığını tehdit eden çok önemli davalarda haklının kazanmasını sağlayan sıradan ama mücadeleci bir kadının öyküsünü anlatıyor.
*****

Yönetmen: Ridley Scott, Oyuncular: Susan Sarandon, Geena Davis
Erkek arkadaşından bıkan Arkansaslı garson kız Louise (Susan Sarandon), ihmalkar ve cinsiyet ayrımcısı kocasıyla birlikte sıkıcı bir hayatı olan arkadaşı Thelma’yı (Geena Davis) ayartır. Birlikte özgürlükle dolu bir haftasonu araba seyahatine çıkarlar.İlk uğrak yerleri olan barda gevşeyip dansederler ve yöre erkekleriyle eğlenip hoş bir akşam geçirirler.
Ancak bir adam Thelma’yı park yerine kadar izleyip tecavüze yeltenince Louise yetişip onu öldürmek zorunda kalır. Polisin kendilerine hiç bir zaman inanmayacağı paranoyasına kapılan kadınlar kaçmaya karar verirler ve bir anda kanun kaçağı durumuna düşerler. Son olaylardan kötü etkilenen Thelma kafayı toparlamak için genç bir kovboy olan J.D (Brad Pitt) ile bir gecelik ilişki yaşar ve işler daha da sarpa sarar.
*****

Kadının Fendi (Made ın Dagenham, 2011)
Ünlü yönetmen Nigel Cole, 2011 yılında çektiği bu tarihi komedisinde, gerçek hayattan esinlenip feminist bir ittifakı anlatırken izleyicileri kahkaha tufanına sürüklüyor.
Calendar Girls ve A Lot Like Love filmleriyle de bildiğimiz yönetmen Nigel Cole, 1968 yılında, İngiltere’deki bir Ford fabrikasında, cesur bir grup kadının güç birliği yaparak adalet için ayaklanmasını konu alıyor.
Bu mücadelenin amacı ise, cinsel ayrımcılığın önünü kesmek ve kadınların erkeklerle eşit kazanç ve haklar elde etmesini sağlamak.
Hayatları evlerindeki mutfakla fabrika arasında geçen, işçi sınıfına mensupü bu kadınlar patronlarına, kocalarına ve devlete karşı durarak sonunda amaçlarına ulaşıyorlar.
*******

Düşlerin Terzisi (The Dressmaker)
Tilly Dunnage (Kate Winslet) güzel, yetenekli ve sıra dışı bir kadındır. Dungatar adında kırsal kesimdeki bir kasabada doğup büyüyen Myrtle ‘Tilly’ Dunnage (Kate Winslet), hakkındaki cinayet suçlamaları nedeniyle genç yaşta annesini ve doğduğu toprakları geride bırakmak zorunda kalmıştır. Çok uzun yıllar sonra hasta annesine bakmak için geri döndüğünde ise Tilly çok farklı bir insandır: Güzel giyinmeyi bilen, korkusuz, kendinden emin bir kadındır artık. Avrupa’nın moda başkentlerinde gördüğü eğitim sonunda çok iyi bir terzi olmuştur. Kısa süre içinde kasabanın kadınlarını tamamen baştan yaratır kıyafetleriyle. Ancak tek niyeti insanlara giyinmeyi öğretmek değil, ona iftira edenlerden de intikamını kendi bildiği şekilde almaktır.
*****

Wadjda
Suudi Arabistan’ın ilk kadın yönetmeni Haifaa Al-Mansour tarafından çekilen film, Benim Adım Malala gibi içinize işleyecek ve görmediğiniz bir dünyayı, belki de rastlamadığınız yasakları size anlatacak bir hikaye… Bir kız çocuğunun gözünden Suudi Arabistan’ı ve “kadın olmanın” zorluklarını izliyorsunuz. Bu film bugün izlenmeyecekse ne zaman izlenmeli?
*****

Frida
Film, sanat tarihinin sıradışı insanlarından biri olan Frida Kahlo’nun hayatını anlatıyor. Eşi Diego Rivera ile oldukça ilginç ve modern bir ilişkisi vardır. Bunun yanısıra politik ve cinsel özgürlüğün asla kısıtlanamayacak özgürlükler olduğuna inanmaktadır. Peki Frida, baskıcı dönemin ‘önemli’ ve ‘tek’ kadın ressamı olurken neler yaşanmış, neler düşünmüş ve neler konuşmuştur?
*****

Peki Şimdi Nereye?
Nadine Labaki’nin senaryosunu yazdığı, yapımcılığını ve yönetmenliğini üstlenip rol aldığı son filminde dinsel çatışmaları ve savaşın anlamsızlığını kadınların kıvrak zekâsı üzerinden eleştiriyor. Cannes’daki dünya prömiyerinde dakikalarca ayakta alkışlanan Labaki’nin mizah ve içtenlikle dolu son filmi, memleketi Lübnan’da hiçliğin ortasındaki küçük bir köyde geçiyor.
Savaşın ardından yaralarını sarmaya çabalayan köylüler Müslümanı, Hıristiyanı huzur içinde, omuz omuza birlikteliklerini sürdürmekteler. Ne var ki, dini çatışma haberleri, zaten hassas olan dengeleri bozmak üzeredir. Şiddet girdabına kapılmamaları için erkeklere hâkim olma görevini, ne pahasına olursa olsun, yine kadınlar üstlenecektir.
Film, Toronto Film Festivali’nden Halk Ödülü ile döndü.
*****

Gizli Sayılar
Katherine G. Johnson, Dorothy Vaughan ve Mary Jackson tarihin anlatılmayan hikayelerinden birine sahiptir. 3 siyahi kökenli kadın NASA’da büyük işlere imza atmaktalardır. Uzay ve bilimlerinin derinliklerindeki sorunları müthiş zekalarıyla çözmeye çalışan bu kadınlar gelmiş geçmiş en önemli NASA operasyonlarından birinde de büyük rol oynayacaklardır. Dünya yörüngesine çıkan ilk Amerikalı astronot John Glenn’in bütün dünyayı heyecana boğan operasyondaki her adımı bu 3 zeki bilim kadınının yardımıyla olacaktır…
*****

Aşkın Çekimi
2. Dünya Savaşı’nın ilk yıllarında Almanya’nın yoğun baskısına maruz kalan Büyük Britanya’da sinema, halkın moralini yükseltecek ve aynı zamanda ABD’nin de savaşa girmesini sağlayacak bir propaganda unsuru olarak görülmekte, filmler buna göre çekilmektedir.
Genç sekreter Catrin Cole (Gemma Arterton), İstihbarat Bakanlığı tarafından yeni çekilecek bir filmde önemsiz kadın diyaloglarını yazmakla görevlendirilir. Dunkirk tahliyesiyle ilgili çekilecek kahramanlık filmi ‘The Nancy Starling’ için yazar Tom Buckley (Sam Claflin) ve çaptan düşmüş aktör Ambrose Hilliard (Bill Nighy) ile birlikte gece gündüz çalışan Catrin’in katkısı, kendisinden beklenenden çok daha fazlası olacaktır.
*****

Agora (2009)
Film, Roma İmparatorluğu hâkimiyetindeki İskenderiye’de geçen hikayede bir kadın düşünürün hayatını anlatıyor. Hypatia, bilinen ilk kadın matematikçi, astronom ve filozof. Beyaz perdede ise ona Rachel Weisz can veriyor.
Ünlü yönetmen Alejandro Amenábar‘ın yönettiği film, tarihin gördüğü ilk düşünür kadınlardan birini, zekasını ve güzelliğini gözler önüne serecek bir hikayeyle anlatırken, düşündüğü için toplumun kendisinden korktuğu bu kadının acı sonunu gözler önüne seriyor.
O, tarihin gördüğü en etkileyici ve ilgi çekici kadınlardan biriydi. Hem belinden aşağıya kadar uzanan sarı saçlarıyla göz kamaştıracak, nefes kesecek kadar güzel, hem de adını matematikçi, filozof ve astronom olarak tarihe yazdıracak kadar zeki bir kadın.
Ve ne trajiktir ki ölümüyle bile unutulmayacak bir kadın. Üzerine çullanan onlarca erkeğin darbeleriyle son nefesini veren, cesedi sokaklarda sürüklenip, eti kemiklerinden midye kabukları yardımıyla ayrılan ama ne olursa olsun tarihin unutulmazları arasına giren bir kadın.