Halil ÖZEN
Bir kurultayın çağrıştırdıkları…
Bir politikacı tanıdım. Büyük bir partinin, büyük adamlarındandı. Partisine, genel başkanına bağlıydı. “Yol arkadaşlarına” karşı vefalıydı. En azından öyle olduğu söylenirdi…
Derken seçim zamanı yaklaştı. Adaylar bir bir ortaya çıkmaya başladı. Ortalık toz dumandı. Tanıdığım politikacı da hareketlendi. Değişik yerlerde istediği kişileri adaylaştırmak için görülmemiş mücadelelere başladı.
Genel başkan, şovu sevmezdi. Ailesi mütevazıydı. Bu güne dek adı hiç bir ihaleye, hiç bir ticari ortaklığa, hiç bir çıkar grubuyla anılmamıştı.
“Aile fotoğrafının” muhteviyatında sadece eşi, çocukları ve torunları vardı ve hiç birisi banka dolandırmaktan yargılanmamıştı. “Ben zenginleri severim” sözü O’na ait değildi, “siyaset toplumsal çıkarlar için yapılmalı” sözü O’na aitli. Ülkenin kritik dönemlerinde partisi hep doğru kararlar almıştı.
“Ekonomi kötü yolda, bankalara dikkat edin” dedi, bankalar battı. “Banka patronlarıyla düşüp kalkan parti başkanlarıyla hükümet yapmam” deyip koalisyon bozdu. Neredeyse hain ilan edildi. O başkana yüce divanda, “Mehmetçiğin başka ülkenin topraklarında, işgalcilerle birlikte ne işi var?” dedi. “Para alacağız, yoksa sen vatanını sevmiyor musun?” dediler. Ama işgalciler girdikleri bataklıktan çıkamadı…
Ama tüm bunlar yetmezmişçesine, çok uluslu şirketler, büyük ülkelerin işgalci yönetimlerinin horuna gitmiyordu. Genel Başkan ve partisi Büyük Ortadoğu projelerini bozup, Küçük Amerika olma yolunda ilerleyen ülkesini korudu. Partisine ve kendisine saldıran ardı arkası kesilmeyen suçlamalara rağmen güçlü duruyordu. Bunun için ülkesini ve halkını istiyordu. Partisi “düşmeyen kale”ydi. Ülkesi için öyle kalmalıydı. Genel Başkan’ın işi zordu…
“Ben kefilim” dedi tanıdığım politikacı. “Benim dediğim adaylar, bölgelerini silip süpürecek. Kefilim. Olmassa gereğini derhal yaparım. Mutlaka dediklerimi adaylaştırın.” O politikacının adayları “ağbimiz bizi aday yapacak” diyorlardı.
Güvendi Genel Başkan… Güvenmek istedi… Bunca yıllık yol arkadaşıydı. Ama olmadı. O politikacının hiçbir adayı seçimi kazanamadı ve O, bir daha asla milletvekili de olamayacaktı!
Tanıdığım politikacı: “Kefil olduğu” adayların hesabını vermemek için, seçimden sonra vekil olduğu o şirin belediyeye bir daha hiç uğramadı. Yeni arayışlara girdi. Ama artık adını bile kimse hatırlamıyor.
Tanıdığım politikacı: “Kefil olduğu” adayların hesabını vermemek için, seçimden sonra vekil olduğu o şirin belediyeye bir daha hiç uğramadı. Yeni arayışlara girdi. Ama artık adını bile kimse hatırlamıyor.
Kefili olduğu adaylar: “Ağbilerinin” bir daha milletvekili olamayacağını anlayınca, yollarını derhal ayırdılar. Şimdi “sağcıyla sağcı, solcuyla solcu” türküsünü söyleyip, “yeni bir ağbi” bulma umuduyla o şirin beldelerde yeni fırsatlar bekliyorlar.
Genel Başkan: Kale düşmedi. Büyük medya sahipleri, çok uluslu şirketler ve büyük ülkelerin işgalci anlayışlarıyla mücadeleye partisiyle birlikte devam ediyor.
Sahi o adaylar neden mi kaybetti? Tanıdığım politikacı, onları aday olarak atadı ama, onlara oy verecek halkı atamayı unuttu da ondan…