Her savaş kendi “mübadillerini” yaratır. Ülkeler el değiştirdikçe herkes “kendi topraklarına” biraz daha yakın olmak ister. Yollara düşülür. Geride bırakılan bazen kırk yıllık komşular, bazen yıllar boyunca ekilmiş mülkler, bazen korkular genellikle de hepsidir. Yollara düşülür. Kendi evleri “düşmanın” elinde kalmıştır artık. Anavatana ulaşmak en büyük umut olur ya da vatandan kopmak en büyük hüzün… Vatan neresi? Bazen birbirine karışır hepsi.
Mübadele çocukları benzer öykülerle büyümüştür. “Oralarda” bırakılan çiftlikler, çuvalların içine sığan bebekler, at arabalarının tekerleklerinin içine sıkıştırılan bir avuç altın, yollarda kaybedilen yakınlar, parçalanan aileler ve en başta kurulmaya çalışılan hayatlar…
Böyle başlamıştır ve sürmüştür mübadeleyle anlatmaya. Şimdi siz mübadillerden, O acıyı, zorluğu ve korkuyu yaşayan insanlardan. Köklerini, hayatlarını bırakıp geldikleri yerlerde karşılaştıklarından, yeniden hayata başlarken yaşanan “göçmenlerin” öykülerinden.
“Ayrılık…
Turuncu pabucunu çıkarırsın ayağından, yıllarca giymek istediğin toprağın rüzgârını teninde hissedersin.”
Böyle başlamış ve sürmüştür, devam etmiştir. Köklerinden kopmuş insanların anlatıları hep böyledir.
Köye ve suyuna özlem
Topraklarından koparılan insanların hüznünü yaşayanlardan Mustafa Durmaz, 1909 yılında Selanik’in Kılkış kazası Sevindik köyünde doğmuş. Durmaz, söze “150 hanelik köyümüzü o günlerde yaşayanların çoğu terk etti. Sevindik’ten hiç çıkmayanlar köyde kaldı. Sonra hepimiz yerleştik. Biz de yeniden başladık. Herkesin geçmişini özlediğini görüyorum. Ama suyu, köyü, köylüyü de özlüyoruz” diyerek başlıyor. O köye özlem duyanların hâlâ orada yaşadığına inanıyorum.
“Hasret ne yana düşer, sılma ne yana…”
Hâzım Nalbant: Tuzla’ya taşınanların büyük bir kısmı Selanik’ten gelenlerdi. O sırada kardeş, hala herkes Tuzla’ya yerleşti. Ama hayat bize birçok şeyi öğretti. Hemşerim olan Selanik’in köyünde geçen çocukluğumuzu, insanları unutamıyorum. Bizim ailemiz de Tuzla’ya 1924 yılında geldi. O tarihte hepimiz heyecan içindeydik. Sonra büyüdük, çalıştık ve hayatta kaldık. Hâzım Nalbant 92 yaşında. Selanik’ten Tuzla’ya geldiklerinde köydeki Rumlarla iyi ilişkiler geliştirdiklerini anlatıyor.
“Sevindik aklımdan çıkmıyor”
Mübadele anıları hâlâ yaşayanlar arasında konuşulanlar arasında. Hasan Gülöğlü, Tuzla’nın ilk mübadillerinden biri. Sevindik köyündeki Rumlar arasında çok iyi ilişkiler kurduklarını, anılarını hâlâ unutamadığını söylüyor.